Turkish Pétroleum Company!..

A -
A +

Bu eski bir hikâyedir. Kökleri Birinci Dünya Savaşına, bilemediniz Balkan Savaşlarına kadar iner. Osmanlı İmparatorluğu çöküş halinde idi. Büyük ve iddialı devletler arasında "Hasta Adam" diye anılır olmuştu. Almanlar Haydarpaşa Bağdat hattının inşasına başladıklarında tren hattının güzergahındaki arazinin ekonomik ve tarımsal özelliklerini de incelemeyi, demir yoluna yük verebilecek bazı tarım maddelerinin yetiştirilmesini planlamayı da ihmal etmiyorlardı. Musul vilayeti bugünkü Türkiye'nin sekizde biri kadar 90.000 km2 idi. Bugünlerde başımızı fena halde ağrıtan belki de derde sokacak Kerkük'ten ta Basra Körfezine uzanır, bazan da Bağdat vilayetine bağlanırdı. Bölgedeki petrol konusunu ilk hisseden Alman ve Hollandalılar oldu. Alman demir yolu şirketinin arkasında Deusth Bank vardı. O tarihlerde Osmanlının nev ama Merkez Bankası niteliğini de taşıyan Osmanlı Bankasını da yanlarına alarak saraydan bu bölgede petrol aramak ve çıkarmak için şaibeli bir Ferman çıkarmayı başardılar! *** 1900'lü yıllar kömür ve buharın saltanatını gördü. Birinci Dünya Savaşına katılmak bizim için bir hata veya en azından bir kaza eseri idi. Yarı yolda Almanlar tarafından yer aldık. O sıralarda İtilaf Devletleri özellikle İngiltere ile Fransa "Hasta Adamın Terekesi" üzerinde şurada burada toplanıp muhtemel mirasın paylaşımı pazarlıkları yapmakta idiler. İlk pazarlıktaki ön mutabakat Irak ve havalisinin Fransız Mandasına bırakılması şeklinde idi. İngilizler, Filistin, Suriye ve Lübnan bölgesine yerleşeceklerdi. İngilizlerin burnu daha hassas olmalı ki, Hindistan yolu üzerinde olması bahanesi ile Fransızlarla yer değiştirdiler, Irak, İngiliz mandası altında kaldı. *** Birinci Dünya Savaşı ileride tarihçilerin anlatabilecekleri gibi garip bir şekilde sona erdi. Ruslar "Ekim ihtilali" ile savaştan çekildiler. Almanlar daha fazla dayanamadı. Osmanlı ordusunu Liman Von Sanders komuta ediyordu. Komutayı Mustafa Kemal'e devrederken: "Artık savaş sona erdi. Biz askerlerin işi bitti, bundan sonrası politikacı ve diplomatlara aittir" diyor. Mustafa Kemal Atatürk'ten de şu cevabı alıyordu: "Ekselans belki sizin işiniz bitti. Ama bizimki henüz yeni başlıyor! Kumandayı devretmeden önce lütfen Arabistan'daki Türk askelerinin geri çekilmesi emrini veriniz!" dedi. Alman generali bu emri vermedi. Verseydi ve orada kalan Birliğimiz Misakı Milli sınırlarına gelebilseydi belki İngilizler Mondros Mütarekesine aykırı olarak ilerleyemeyeceklerdi. *** Yunan ordusunun İngiliz donanması himayesinde İzmir'e çıkmasından üç gün sonra Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkması ile başlayan Türk'ün Milli Mücadelesi savaşlarından sonra Lozan Barış Müzakereleri başladı. Anlaşmadan sarkan ve hayli ileriye bırakılan meselelerin başında bugünkü Kuzey Irak dediğimiz Musul meselesi vardı. Konu İngiltere ile Türkiye Cumhuriyeti arasında dostane biçimde ve müzakerelerle halledilecekti. Olmazsa Cenevre'deki "Cemiyeti Akvam"a gidilecekti. Lozan Andlaşmasının 3'üncü maddesinin 2'nci fıkrası mesele halledilmeden tarafların hiçbir askerî harekette bulunamayacağını amirdi. İngilizler dinlemediler, bölgeyi işgal ediverdiler! Cemiyeti Akvama dahil değildik. Müzakerelere katılabilmemiz için ayrı karar çıktı. T. R. Aras ve arkadaşlarının Avrupa Medyasını bile hayran bırakan gayretlerine rağmen sınır Brüksel hattı diye anılan bir emri vaki ile sonuçlandı. İngiltere, Irak'ta mandater devlet idi. Irak da bir tek devlet halinde idi. Bu sınır farzı muhal kabul edilmiş olsa bile, devletler hukukunda "Pacta Sunt Servanda=ahde vefa" kaidesinin karşısına "Rebus Zic Stantibus=akit sırasında cari şartlarda önemli değişiklikler olduğu takdirde akit geçersiz sayılabilir" kaidesi vardır. Irak tek devlet halinde iken yapılan herhangi bir mutabakatın Üç Devletten oluşan bir tasarı ile devamı mümkün değildir. Bu hususun bir zamanlar ellerine kırmızı pasaport, ceplerine de harcırah koyduğumuz Barzani ile Talabani'ye iyi anlatılması gerekir kanısındayım. *** Musul hakkındaki oldu bitti bir zamanların ünlü "Cercle D'Orient"ında iki kişi karşılıklı bezik oynarken başlamıştı. Oynayanlardan biri Türk öbürü İngiltere temsilcisi Lord Lindsay idi. Büyük Kürt isyanının haberi bu arada gelmişti. İngiliz bezikçi gelen kağıdı önceden okumuş gibi biliyordu. "Musul'dan vazgeçersek bir daha asla bir Kürt isyanı çıkmayacağına yemin ediyordu. Bunun hikayesi uzundur (Bkz. Diplomasi 2006. Yamaç Mtb) bir gün anlatılacaktır. Ecevit vefatından çok kısa bir süre önce İsmet Paşa'ya atfen bu konuya dair Hürriyet gazetesine bir beyanda bulunmuştu. Devamını anlatmaya yazık ki ömrü vefa etmedi. Sanırım Diplomasi dosyalarında mevcuttur. Araştırılıp bulunabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.