İkisi de Akdeniz ülkesidir. Biri, sağında öbürü solunda Güney sahillerinde mekan tutmuşlardır. Dinleri, dilleri ayrıdır. Ama huyları, suları, tavır ve davranışları hemen hemen aynıdır. İlişkilerimiz ise çok eskilere dayanır. Tarihte Fransa bu ilişkilere Prene Dağlarında bir set çekmeye çalışmıştır. Ekonomilerimiz de aynı trend üzerine oturur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle Franko sonrası dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerde her bakımdan önemli gelişmeler oldu. İspanya AB'nin ilk 5 büyük üyesi arasında yer almasını bildi. Biz çeşitli tereddüt veya acemiliklerimiz yüzünden AB ile katılım müzakereleri aşamasındayız. İkimiz de aynı denizin üzerinde kayıyorduk. Kaymak yetmedi uçmak da gerekti. Karşılıklı hava seferleri söylendiğine göre tam kapasite ile işliyormuş. Sevindim... Dikkatimi çeken, bu güzergah üzerinde en çok uçanların Türkiye'deki siyasi kimlikleri ve sıfatları oldu. Başta Başbakan, Bakanlar, Müsteşarlar, Danışmanlar aynı güzergah üzerinde Ajans haberlerinin arasında Madrid'e, Barselona'ya gidip geliyorlar. Amaçlar bir olunca, konuşmalar, danışmalar farz olur! Ortada halli gereken bir mesele olmalı ki, temas ve danışma mekanizması bu kadar hızlı gidiyor. Mesele herkesin nefret ettiği uluslararası bir terör olayı üzerinde odaklanıyor. Onların da bir PKK'sı var. Benzeşiyoruz. Bir atasözü: Benzeşenler Birleşirler! Uluslararası terörün tarifi ve telafisi üzerindeki kavram kargaşası sorunun radikal biçimde hallini geciktiriyor. Terörle uluslararası mücadele konusu daha geçen asrın sonlarında o zamanki İran Cumhurbaşkanı Hatemi tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna getirilmiş, Genel Sekreter Koffi Annan tarafından da benimsenmiş, faaliyete geçilmişti. Herkes "Medeniyetler Çatışması" yerine "Medeniyetler Uzlaşması" gereğinden söz eder olmuştu ki, ortaya şu meşhur ikiz kulelere yapılan intihar saldırısı çıktı. Başkan Bush terör olayını gerçekleştiren El-Kaide örgütünü ve başındaki Üsame bin Ladin'i pek ala bildiği halde konuyu bildiği gibi yorumladı. Adına "İslami Terör" denir oldu. Bush hatasını anladı ama "Bade harabül Basara!" Şimdilerde konu en güncel biçimde gündemdedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin önerisi üzerine 16 "Akıllı Adam" seçilmiş ve uluslararası teröre karşı topyekun ortak bir karar tasarısı hazırlanmasına başlanmıştır. Bu 16 Akil Adam arasında Türkiye'den ilahiyat fakültesi profesörlerinden bir Devlet Bakanımız da vardır. İspanya Başbakanı Zappatero ile Başbakanımız Erdoğan bu ekibin eş başkanları durumundadır. İşin bu seferki ciddiyeti; Irak'taki askerini resmen çekecek, fakat yönetimini sürdürmek iddiasındaki ABD Hükümetini bir nebze telaşlandırmış olmalıdır ki birer hafta ara ile ABD'nin en güçlü örgütü CIA ile FBI nihayet PKK konusu ile ilgili olarak en üst düzeyde Türkiye'yi ziyaret ve konuyu ciddiyetle ele almak gereğini duymuşlardır. Umarız bu sefer hayal kırıklığına uğramayız!