Uygarlıklar buluşması!..

A -
A +

Geçtiğimiz hafta başında Türkiye'nin inisiyatifi ile Avrupa Birliği ve İslam Konferansı üyeleri İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda bu isim altında düzenlenen muhteşem ve tarihi bir forumda bir araya geldiler. Böylesi bir toplantı için bundan daha uygun ne bir zaman, ne de bir mekan bulunamazdı. Yeni bir yüz yılın hatta yeni bir milenyumun başlarında idik. Toplantı, daha uzun bir geçmişin uygarlıklarını simgeleyen Türkiye'de, İstanbul'da geçmişe çağırışımlar, geleceğe umutlar çağıran efsanevi atmosferinde yapılıyordu. Büyük bir girişimdi. Başarılı olacağına inananlar azınlıkta sayılıyorlardı. Beklenmeyen oldu. Avrupa Birliği ile İslam Konferansı örgütünün üyeleri en üst düzeyde başarı ile toplandı, başarı ile sonuçlandı. Katılanlar, çoğu Dışişleri Bakanı olmak üzere bakan düzeyinde idiler. Hazırlayanları, katılanları böyle tarihi bir foruma katkıları için yürekten kutluyorum. Artık daha birkaç gün öncelerine kadar dillerden hiç düşmeyen "Medeniyetler çatışması" yerini bundan böyle "Uygarlıklar buluşması ve uyuşması" kavramına bıraktı. Bu da hem Avrupa Birliği'nin eli kulağında bir aday ülkesi, hem de İslam Konferansı'nın kurucu üyesi Türkiye sayesinde gerçekleşebildi. Sonuç bildirisinin zorunlu olarak dikkatli ve ihtiyatlı diline bakarak "Peki toplantıdan ne çıktı?" diye sorabilecek olanlara verilebilecek ilk cevap, İtalyan Dışişlerine de vekalet eden Kültür Bakanı ile Fransız Dışişleri Bakanı Vedrine'nin ifade ettikleri gibi toplantıdan "İstanbul Ruhu" çıktı diye cevap verilecektir. Bu, AB-İKÖ'nün Çırağan toplantılarından buharlaşan ve tarihe damgasını vuracak olan bir ortak anlayışın ruhudur. İKÖ Genel Sekreteri, iki taraf 'troyka'larının (yani şimdiki ve gelecek dönem başkanları ile genel sekreter ve komisyon temsilcisi) yıl sonlarında bir araya gelmeleri önerisinde bulundu. Türkiye olmadan böyle bir toplantının bir işe yaramayacağını bizzat AB yetkilileri söylemektedirler. Aslında buna gerek de yoktur. Kim ne kazandı, kimler aradıklarını, umduklarını bulamadılar? Bu sorunun cevabını yazımızın sonunda açıklamaya çalışacağım. İİstanbul toplantısı Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bir açılış konuşması ile başladı. Metin, mutat olduğu gibi, kuşkusuz hariciye tarafından hazırlanmış olmalı idi. Ama Çankaya'nın eli değmiş olduğu da belli idi. Buram buram cesur bir "Hukuk anlayışı"nı içermekte idi. Bu toplantının en zor tarafı da, bence ABD Başkanı Bush'un Kongre huzurunda yapmış olduğu yıllık "Devletin durumu" nutkundan hemen sonra yapılmasından kaynaklanıyordu. ABD başkanları her yılın başlarında devlet ve ülkenin hali ve tutumu hakkında geniş bir açıklama yaparlar. Bush'un geçen hafta Kongrede okuduğu bu nutuk, yeni Başkanın hem ilk raporu, ülkeye ilk seslenişi, hem de 11 Eylül olayından sonraki ABD'nin tutumunu belirtmek bakımlarından fevkalade önem taşıyordu. Nutuk, Kongrede şimdiye kadar görülmemiş biçimde 78 defa ayakta hararetle alkışlanmıştı. Bir bakıma 11 Eylül terörüne karşı milli ve maşeri bir reaksiyonun ifadesi idi. Başkanın ilk ifadeleri İslam alemini fevkalade incitmiş, hem de Batı aleminde kuşkulu bir tereddüt uyandırmıştı. Bush'un bu konuşmasının gölgesi Çırağan Sarayı'nda yapılan AB ve İKÖ üyeleri ortak forumunda yapılan, AB dahil bütün konuşmaların üzerine düşmüş gibi idi. İKÖ'nün Filistin meselesi üzerinde gösterdikleri hassasiyet ve ısrar Türkiye'nin "İki devlet" arasında müzakereler formülü ile kabul edilebilir bir çözüme bağlandı. Bush'un "Şer Üçgeni" diye tanımladığı İran-Irak ve Kore kötülemesi yönünde Afganistan'dakine benzer müdahale tasavvur ve önerileri iki tarafça da pek rağbet görmedi. Bu noktada AB ilk defa olarak ABD'den ayrı ve uzak düşüyordu. Bu açıdan bakıldığında ABD'nin İstanbul toplantısından pek fazla mesut olacağını söylemek zordur. Kanımızca İstanbul toplantısı ve ondan yükselen barış ruhunun haklı olarak en kazançlı çıkanı, devleti ile, milleti ile Büyük Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Çırağan buluşmasının herkes tarafından ittifak ile kabul edilen ortak sonucu budur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.