Yine Orta Doğu

A -
A +

Her zaman söyler yazarız. Orta Doğu dünyanın en karışık, yönetimi en zor olan bölgesidir. Semavi dini inançların kaynağı, dinlerin, dillerin birbirine karıştığı ve nihayet iki asra yakındır dünya enerji üretiminin başını çeken petrol kaynaklarının Allah vergisi fışkırmakta olduğu bir yerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecine girmesi ile beraber dünya coğrafyasındaki yeri ekonomik-politik ve kültürel önemi ve al-benisi de birdenbire arttı. Bölge, üzerindeki ülkeler, milletler ve çok uluslu şirketler hepsi birden depreme benzer sarsıntılarla çalkalandı durdu. Krallar, kralcıklar, şeyhler ve taallukatı bir yerlerin başlarına geçtiler. Bunlara karşı başkaldırmaların biri geldi öbürü gitti sonunda bölgenin yönetimi içinden çıkılamaz hale geldi. Açıkca söylenmese bile Osmanlı dönemi sanırım mumla aranır gibi oldu. Birinci Dünya Savaşı sonrası Batılı galip devletler tarafından ayak üstü, şuralarda buralarda, sayfiye yerlerinde, plaj veya kaplıcalarda acemi askerler veya isimsiz diplomatlar tarafından yapılan bölüşüm ne bölenleri ne de bölüşülenleri memnun etmedi. Bu ilk bölüşme önce savaşın kazanılmasında en büyük payı olan Amerika Birleşik Devletleri'ni tatmin etmedi. Küstü, elini kolunu sallaya sallaya Atlantik ötesine döndü. Ama İkinci Dünya Savaşı'ndan ve özellikle Sovyet Rusya'nın -Kim bilir ne kadar zaman için?- köşesine çekilmesinden sonra Orta Doğu'da ayranı kabardı... On yıl ara ile iki defa komşu Irak'a girdi. Burada asıl maksat; usta ve deneyimli İngiliz müttefikinin yardımı ile hazırlanan yeni bir Orta Doğu haritasının çizilip gerçekleştirilmesi idi. Bu, şimdilerde ayrı bir önem kazanan Filistin ve İsrail müzakereleri dolayısı ile daha da zorlaşan bir durum oluşturmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bölge ile en ilgili devlet İngiltere ile Fransa idiler. Şimdi ikisi beraber bir AB imparatorluğuna dönüşmek üzeredirler. İngiltere, Anglo-Sakson kimliği ile birlikte hem AB, hem de ABD yanında yer almak durumundadır. Ne yardan ne serden vazgeçmek durumunda değildir. Irak'ın komşuları olan ülkeler de kendi aralarında toplanıp bir şeyler konuşuyorlar. Aralarında anlaşmalarının mümkün olabileceğini sanmıyorum. Bizim Türkiye olarak olayı bir başka ucundan tutmuş olmamızı şahsen samimiyetle tercih ederdim. Kuzey Irak'ta barış ve güvenliği sağlamak hem bölge ve hem Türkiye için en önemli ve nazik meseleyi oluşturur. *** Geçen hafta yarım kalan "su" konusunu bugün mümkün olduğunca özetleyerek tamamlamak istiyorum: Orta Doğu'da Nil nehrinden sonra en uzun ve suları en bol olan nehir bizden kaynaklanarak Suriye ve Irak'tan geçen ve bölgeye bereket getiren nehir Fırat 'dır. Uzunluğu Türkiye'de 1170 km, Suriye'de 430 km, Irak'ta ise 1200 km'dir. Topladığı su miktarı 28,5 milyar metreküptür. Dicle nehri de Fırat gibi Türkiye'den kaynaklanır. Topladığı su miktarı ancak 19 milyar metreküptür. Fırat aslında Keban barajı ile enerji üretimi için kullanıldığı için ancak iki üç milyar metreküplük kısmını kullanabiliyoruz. Gerisi Suriye'ye akar, oradan eski Tapka, yeni adı ile Esat barajını doldurduktan sonra Irak'a yönlenir orada Habbaniye ve Beshtel barajlarını doldurduktan sonra 20 milyar metreküp kadarı Irak'tan denize dökülür. Dicle nehrine şimdiye kadar el atabilmiş değiliz. GAP projesi henüz gelişme halindedir. Türkiye'den kaynaklanan ve sınır aşan suların altın anahtarı bizdedir. Eskiden hem kaynağı, hem mansabı bizde olduğu için mesele yoktu. Eski vilayetlerimiz şimdilerde ikisi de birer devlet olunca ilk işleri eski efendilerine karşı bayrak açmak, aşırmak çağırmak oldu. Büyük devletlere, uluslararası finans kuruluşlarına şikayetler ettiler kredi kaynaklarımızı kesmek istediler. Su, NİMETTİR! Kimseleri boş yere zarara sokmayalım ama bu nimeti hiç yoktan ona buna da peşkeş çekmeyelim. Derim! Kıymetini bilene, bize de gül verene verelim. Fuzuli'nin Irak'ta Kerbela kasabasında Fırat köprüsü yanındaki kabrine varıp "SU" kasidesini okuyasım geldi: "Su yolun, toprak olup tutsam gerek.. Çün rakibimdir ol kûya koymam yare SU!... Ariz'in yadı ile nemnak olsa müjgânım n'ola? Zayi olmaz gül yadı ile vermek hare SU!..." Su konusuna rahat bir zamanda ayrıca değinmek gerekecek!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.