Zor bir seçim...

A -
A +

Demokrasilerde her seçim zordur, ama zorunludur. Seçim bu rejimin nefes borusu gibidir. Nefes almadan yaşayamazsınız. Seçim hem seçen, hem seçilen, hem de seçilemeyenler için zordur. Nefes alırken nasıl havanın temizi içinize, ciğerlerinize dolar, kanınızı temizleyerek kirlisi dışarıya atılırsa, siyasi hayatta özellikle demokrasilerde seçimlerin de benzeri bir fonksiyonu vardır. Belirli bir süre sizleri yönetecek insanları seçecek, başınıza geçirecek, içinize sindireceksiniz. Bunu yaparken de yürürlükteki sisteme göre, ya seçmek istediğinizi, yakından tanıyıp güvendiğinizi işaretleyecek, yahut da şimdilerde bizde olduğu gibi adayların sıralandığı siyasi partilerin programlarına, gelmişine geçmişine ve biraz da liderlerin kimliğine bakacak, onların hazırlayıp sizlere öncelik sırasına göre sundukları oy pusulalarına mührünüzü basarak seçim sandığına atacaksınız. Artık bundan sonrasını sandıklardan çıkacak oyların sayısı söyleyecek!. Ülkemizin sosyo-politik gerçeklere, kendimize, tabiatımıza uygun bir seçim sistemini hâlâ bulup buluşturup seçmenin önüne koyamadık. Aday listelerindeki isimler ve öncelik sıraları genelde siyasi parti liderleri tarafından belirleniyor. Yazık ki bu seçimlerde de durum değişmedi. Bazıları ön seçim yapar gibi davrandı ama inandırıcı olamadılar. Batı demokrasilerin çoğunda başarı ile uygulanan dar bölgeli, iki turlu sistemi nedense bir türlü itibar görmedi. Nedenlerini herkes bilir, bilmeyen varsa onlar da tahmin edebilir. Liderlerin hoşuna gitmeyecek, onların sultasına son verecek bu sistemi bir gün mutlaka kabul etmek zorunda kalacağız. Böyle bir uygulama seçen ile seçileni birbirine daha yakınlaştıracak, dolayısı ile liderlerin arzu ve çıkarlarına göre ezberden adam seçmek dönemi kapanacaktır. Türk seçmeni yeteri kadar bilinçlenmiştir. Zira bizde çok partili demokrasinin en azından yarım asrı geçen bir geçmişi vardır. Atatürk kendi kurduğu CHP'nin karşısına bir muhalefet partisi kurmak istedi, zira biliyordu ki güçlü ve ciddi bir muhalefete sahip olmayan iktidarların gücü ve ömrü de az olur. Bunun için de en eski ve çok sevdiği bir arkadaşını düşünmüş, Ali Fethi Okyar'a "Serbest Fırka"yı kurdurmak istemişti. Olmadı, yürümedi. Sebepleri çoktur, ama nedense yeterince ele alınıp incelenemedi. 1946 seçimleri kimilerine göre "Hileli" sayılmasa bile ziyadesi ile "Şaibeli" idi. Demokrat Parti'yi ezici bir çoğunlukla iktidara getiren 1950 seçimleri 1946'nın bir rövanşı ve daha ziyade İnönü başkanlığındaki CHP iktidarına karşı halkın bir tepkisi idi. Bu tepkinin intikamı ise yine seçimle değil 27 Mayıs askeri darbesi ile alınmak istenmişti. O günlerden bugünlere demokratik seçimlerde yuvarlana yuvarlana geldik. Bizim şahsi kanaatimiz o dur ki, şimdiye kadar geçirdiğimiz hiçbir seçim bugün içinde bulunduğumuz seçim dönemi kadar zor ve tehlikelerle dolu bir siyasi atmosfer içinde yapılmamıştır. Bir defa bırakınız kanunların emrettiği biçimde tarafsız davranacak bir seçim hükümetini, bu tanımlamanın gerektirdiği şartlarda bir hükümetin varlığından bile söz etmek mümkün değildir. Seçim tarihine iki aydan bile az zaman kalmış, adayların kimlikleri resmen açıklanmış, liderler şimdiye kadar hiçbir seçimde görülmemiş bir tarzda birbirlerine saldırır olmuşlardır. Bu, demokrasilerde kural dışı bir davranıştır. Türkiye'nin bir devlet politikası ve milletin bir vokasyonu, özlemi olarak benimsenmiş olan Batı'ya yönelik bir AB politikası, şimdilerde aynı hükümeti eğer varsa kuran siyasi partiler arasında bir kavga malzemesi haline getirilmek istenmektedir. Bunun kimseye faydası yoktur. Ne AB'yi savunanları, ne de tam tersini yaparak yolu tıkamak isteyenleri hiçbir yere götürmez!. Şimdilerde artık geriye dönülemez bir noktaya geldiğimizde bu sefer yine sayın Başbakan ortaya çıktı, seçimlerde % 10 barajının çok yüksek olduğunu "ifşa?!" ediverdi. Bunun üzerine barajı aşamayacaklarını anlayan siyasi partiler ile isimlerini aday listelerinde göremeyen "Küskünler" bir araya gelip Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmaya kalkıştılar. Bununla da kalınmadı, seçim şansı yükselen bazı liderlerin önü de son anda Yargı yolu ile kesilmek istendi. Siyasete hiç karıştırılmaması mutlak olarak gereken bir şey yapılmış oldu. Bunun ters tepki yapmasından endişe edilebilir! Sonuç olarak söylenebilecek olan şudur: Bütün zorluklara rağmen bu hali ile de olsa, seçimler kararlaştırılan tarihte mutlaka yapılmalıdır. Sonuçları ne olursa olsun bilinmelidir ki durum şimdikinden daha kötü olmayacaktır!. Bir başka ihtimalle bu erken seçim daha erken bir ikinci seçimin yolunu da açabilir, o zaman da demokrasi şartlarına ve bünyemize daha uygun bir sistemin de kanunlaşması imkanı doğmuş olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.