samdan
camii
hayirli-ramazanlar

2025 ve sonrasında bizi bekleyen riskler

A -
A +

Yeni yıldan önceki son makalem olduğu için, 2025 yılındaki riskleri sizlere bir kez daha hatırlatmak istiyorum:

 

Sıcak çatışmaların artması ve kalıcı krizler: Fazla detay vermeye gerek yok zaten şu an tamamen içinde yaşıyoruz, Trump'ın gelmesiyle beraber bitmesi beklenen bazı çatışmalar var ancak Suriye gibi daha da çetrefilleşecek meseleler olduğunu unutmayalım. Buradan hareketle 2025 yılının sıcak çatışmalar ve çabucak alevlenecek gerginlikler çerçevesinde zorlu geçeceğini söyleyebilirim.

 

Diplomatik gerginlikler ve çoklu krizler: Diplomasinin bittiği yer savaştır. Bu sebeple ülkeler ve bölgeler arasındaki diplomatik gerginliklere dikkat kesmemiz gerekecek. Yeni yılda geçen yıldan transfer olacak çokça diplomatik gerginlik var. Orta Doğu'dan başlayarak, Pakistan ve Hindistan arasındaki gerginliğe, İran ve komşularıyla alakalı sürtüşmelere, Rusya ülkeleri ile sürekli çatışma ihtimalini hatırlatan hitabına kadar sürekli alev alev yanan bir zeminin üzerindeyiz. Bunlar tek tek başlayıp bitse iyi olurdu ama aynı anda başlayıp büyürler ise elbette herkes için sıkıntı olur.

 

Enflasyonla mücadele ve faizler: Trump'ın gelmesiyle beraber enflasyonist etkilerin geri döneceğini düşünen çok kişi var, ben de bunların içindeyim. Özellikle korumacılığın tekrar hortlaması, gümrük vergileri ve navlun maliyetlerinin artması enflasyon yüksek faizle düşürmeye çalışıp, şimdi de sıkı para politikasını gevşeten ülkeler için büyük bir risk oluşturuyor. Öte yandan gelişmiş ülkelerde enflasyonun hâlâ bir tehlike arz ettiğini ve Merkez Bankalarının faiz patikası konusunda oldukça temkinli olduğunu da hatırlatalım. Dolayısıyla acı veren bir yavaşlıkla hem faizler hem de enflasyonun düşeceğini söyleyebilirim.

 

Trump ve yeni Amerikan politikaları: Göreve gelir gelmez bürokraside sağlam bir temizlik yapmaya hazırlanan Trump’ın bu yoğunluk içerisinde diplomatik meselelerde oldukça sakar davranacağını söylemek mümkün. Özellikle müttefikliği konusunda kuşku duyduğu ülkelerle alakalı oldukça sansasyonel açıklamalar yapacak, diğer taraftan kendisine üçüncü başkanlık yolunu açacak yasa değişikliklerine odaklanacak. Zaten böyle şeyler yapacağını önceden haber vermişti. Dolayısıyla her türlü sürprize hazır olmak lazım. Ben kendi adıma Amerikalıların Trump’a oy vermekten pişman olacaklarını tahmin ediyorum. Ancak bunu anlamaları için biraz zaman geçmesi lazım.

 

Küresel ticarette yavaşlama: Daha seçilir seçilmez hangi ülkeye ne kadar gümrük vergisi koyacağını açıklayan yeni ABD Başkanı, zaten zorlanmakta olan dünya ticaretini daha da tehlikeli bir hâle getirecek gibi gözüküyor. Tehlikesi bir yana aynı zamanda pahalı hâle getirmeye de çalışıyor. Bir yanda kakao gibi astronomik bir hızla yükselen tarımsal ürünler, diğer tarafta değeri konteyner maliyetinden daha düşük ürünler derken zaten bir dengesizliğin içinden geçiyorduk, şimdi enflasyonun en önemli olan sebebi korumacılığın tüm gücüyle geri geldiği bir sürecin içine sürükleniyoruz gibi geliyor.

 

Gıda ve enerji darboğazları: Artan nüfus ve kaynakların hunharca kullanılması, sıcak çatışmalar derken gıda ve enerji fiyatlarında ani yükselişlerin yaşanacağı beklenmeli. Bundan başka dünyanın "Yapay Zekâ" ile yepyeni bir mevsime girmekte olduğunu ve çok ciddi bir enerji talebiyle karşı karşıya kalacağımızı da hatırlatmak gerekiyor. Buğdaydan kakaoya kadar tarımsal ürünlerin fiyatlarında oldukça sert dalgalanmalar yaşanıyor. Bu durum elbette enerji fiyatlarında yükselmesi ile beraber enflasyonist baskı oluşturacaktır. Ancak her zaman söylediğim gibi bir malın tedariki fiyatından çoğu zaman daha önemlidir. Bu sebeple kritik malların tedariki için ülkelerin ciddi bir rekabet içinde olacaklarını tahmin ediyorum.

 

Doğal afetler, yangınlar ve diğerleri: Yanardağ patlamasından su baskınlarına kadar geride bıraktığımız on yıla nazaran çok daha ciddi ve çok sayıda afet ile karşı karşıya olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor. Bunların ekonomiler üzerinde çok ciddi yan tesirleri oluyor ve olacak da. Hiç kimse apansız bir şekilde ortaya çıkacak bir doğal afet ile ilgili B planı yapmaz. Ancak sürekli belirttiğim gibi deprem, su baskını ve buna benzeyen doğal afetler artık hesaplanabilir risk hâline geldiler. Daha önce hiç yaşanmamış bir hadise elbette şok olarak nitelendirilir. Dolayısıyla bunu hesaplamaya dahil etmek mümkün değildir. Ancak kendini sürekli tekrar eden doğa olayları ile alakalı risk modellemeleri yapılmıyorsa kalitesiz bir yöneticilik ortaya konuyordur diyebilirim.

 

Yeni bir pandemi: Bundan sonra hiç kimse yeni bir pandemi olmayacağını iddia edemez. Dolayısıyla birçok firma 2020 yılında yaşadığı tecrübeyi değerlendirerek, yeni bir pandemi olduğunda sevk ve idareyi nasıl yapacağını düşünmeli. Acil eylem planları tozlu raflara kaldırılmamalı.

 

Sürekli artan borç: En basit örnekle yola çıkarsak Japonya’nın kamu borcunun millî geliri oranı neredeyse %300 oldu. Birçok ülkede ki bunlar gelişmiş ülkeler, %100’ün üzerinde borçluluk oranları var. 2010 yılında yazılmış bir IMF raporu G-7 ülkelerinin bu borçluluk oranlarıyla 2050 yılına gelmeden ciddi sıkıntılar içine gireceğini söylüyor. Açıkçası %400 gibi bir kamu borcu millî gelir oranına sahip olacakları bu raporda iddia ediliyor. Sanıyorum 2030’a varmadan bir borç krizi ile karşı karşıya kalırız ve söz konusu krizin de mimarı, gelişmekte olan ülkeler değil gelişmiş ülkeler olur...

 

“Merkeziyetçi sistem” ile “merkeziyetsiz sistem” mücadelesi: Kapitalizmin en son kalesi olan Merkez Bankaları ayakta kalmak için direnirken, varlıklarını ispat için hesapsızca bastıkları para ile muazzam bir kayıt dışılık oluşturmaktalar. Ekonomi yönetimlerine güven azaldıkça ve gelir dağılımı bozuldukça, insanlar "Merkeziyetsiz sistem"in ürettiği itibar gören alışveriş değerlerine doğru kayıyorlar. Kayıt dışılığın baş mimarı olan kamu yapıları, bugün bununla mücadele etmek amacıyla vatandaşı piyasadan soğutan davranışlar içine girdiler. Bu sebeple kripto değerler artık varlık saklama aracı hâline gelmiş durumdalar. Sanırım önünde sonunda Merkez Bankaları ve "Merkeziyetçi Sistem" yenilecek. Ben kendi ömrümde bunu göremeyeceğim belki ama 2025 yılı bu meselenin ciddiyetle tartışıldığı bir yıl olacak diyebilirim.

 

Herkese iyi yıllar diliyorum. Vicdan, akıl, vefa, nezaket ve sağlık bizimle olsun...

 

 

 

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Fani 27 Aralık 2024 08:16

İnsanda merhamet olsa olanlar olur mu yalancı dünyada hocam.