samdan
camii
hayirli-ramazanlar

ABD'nin yeni başkanı küresel ticareti baltalayacak mı?..

A -
A +

Merkantilizm geri mi dönüyor bilemem ama, "çok satarım az alırım" şeklinde bir ticaret politikasını benimseyen azımsanmayacak kadar çok insan var. Hâlbuki dış ticaret teorisi bunun yanlışlığını birçok örnekle anlatır.

 

Bir ülke eğer diğerine göre bazı malların üretiminde mukayeseli ya da mutlak üstünlük kurmuşsa bile, yine de karşılıklı ticaret yapacak bir yolu bulur. Böylelikle refah dengesiz bir şekilde bir yere toplanmaz, hatta uluslararası iş bölümüyle refah dengeli dağılır. Tabii bu tez ve teoriler insanın açgözlülüğü ve politikacıların vizyonsuzluğu sebebiyle doğru ilerlemediği gibi, Pandemi ile beraber anlamlı olmaktan çıktı.

 

Hatırlarsak, Donald Trump, 2017'de göreve başladığında, özellikle Çin'e karşı korumacı ticaret politikaları izlemeye başlamıştı. Bu çerçevede, çeşitli ürünlere yüksek gümrük vergileri uyguladı. Öne çıkan bazı gümrük vergisi artışlarını hatırlayalım:

 

1. Çin: Trump, Çin'den ithal edilen birçok ürün için %10 ila %25 arasında gümrük vergileri uyguladı. Bu karar, geniş bir ürün yelpazesini kapsıyordu ve ticaret savaşını tetikledi.

 

2. Çelik ve alüminyum: Trump, çelik ve alüminyum ithalatına %25 ve %10 gümrük vergisi koydu. Bu, hem Çin'e hem de diğer ülkelerden yapılan ithalatı etkiledi.

 

Trump’ın ticaret politikaları, genel olarak korumacı bir yaklaşımı yansıtmakta ve bu durum, Çin ile ABD arasındaki gerilimi tekrar artıracak gibi gözüküyor. Geçmişte yaşanan bu gelişmeleri incelemek, gelecekte olabilecek benzer uygulamalara dair bir fikir vermekte.

 

Donald Trump'ın daha ikinci dönemine başlamadan açıkladığı kabinesinin küresel ticareti tehdit edip etmeyeceğini artık düşünmüyorum. Çünkü Trump'ın son açıklamaları ortalığı karıştırmaya geldiğini gösteriyor... Sürekli "20 Ocak son gündür, yoksa karışmam" diyerek, kendisi gelmeden çatışmaların veya gerginliklerin bitmesini istiyor. Mesela Çin'e daha koltuğa oturmadan verdiği ültimatom küresel ticarete üç yönden saldıracağını bizlere gösteriyor.

 

1. Korumacılık: Trump'ın öncelikleri arasında yer alan korumacı politikalar, diğer ülkelerle ticaret savaşlarına yol açabilir. Bu durum, küresel ticareti olumsuz etkileyebilir.

 

2. Ticaret anlaşmaları: Trump, ilk döneminde bazı mevcut anlaşmaların gözden geçirilmesine ve yeni anlaşmaların yapılmasına öncülük etmişti. İkinci döneminde bunların sayısını artırma ya da mevcutları genişletme yoluna giderse, uluslararası ticarette olumsuz gelişmelere sebep olabilir.

 

3. Siyasi belirsizlik: Yeni kabinenin politikaları, ticaret ortakları arasında kaygı oluşturarak yatırımları ve iş birliklerini etkileyebilir.

 

Şu ana kadar Trump'ın göreve başlar başlamaz uygulayacağı gümrük tarifeleri sebebiyle başta Almanya ve İngiltere olmak üzere birçok ülkenin hükûmetleri strese girmiş durumda diyebilirim. Şöyle ki, ABD dünyanın 1 numaralı ithalatçısı, birçok ülke ABD'ye mal satarak ciddi kazançlar elde ediyor. Tarihe geri dönüp baktığımızda, ABD'nin kendisine mal satan AB ülkeleri dâhil olmak üzere birçok ülkeyi "aşırı dış ticaret fazlası vermekle" suçlamıştı. Çünkü Amerikalılar özellikle gelişen ülkelerden mal ve hizmet satın alarak dış ticaret açığı veriyordu. Bir nevi kaynak transferi diyebiliriz. Bunun sebebini makalenin başında açıklamıştım. Ancak kendi para biriminden cari açık vermesi ABD'yi hiçbir zaman köşeye sıkıştırmadı. Bunu da söylememiz lazım. Trump'ın bu Amerikan geleneğini ortadan kaldırmasının mutlaka radikal sonuçları olacak.

 

ABD bugün başta Çin olmak üzere en çok dış ticaret açığını Meksika, Uzak Doğu ve AB ülkelerine veriyor. Almanya, İrlanda ve İtalya ABD'nin dış ticaret açığı verdiği ilk 10 ülke arasında. Sıralamaya bakarsak:

 

 

ÜLKE

ABD'NİN 2023 DIŞ TİCARET AÇIĞI

Çin

$279,424

Meksika

$152,379

Vietnam

$104,627

Almanya

$83,021

Japonya

$71,175

Kanada

$67,861

İrlanda

$65,342

Güney Kore

$51,398

Tayvan

$47,975

İtalya

$44,012

 

 

Sonuç olarak, Trump'ın kabinesi küresel ticaret üzerinde bir tehdit oluşturacak, bu kesin. Ancak anlamadığım bir şey var. ABD'de kime sorsam "Trump geldi her şey düzelecek" diye konuşuyor. Biz ise yarı kürenin bu tarafında Trump'ın ilk döneminde çektiğimiz çileyi biliyoruz. Amerikalıya iyi gelen bizlere kötü gelecek ise mesele başka bir yere evrilecek gibi gözüküyor.
ABD eskiden problemli idi, şimdi ise problemin ta kendisi olmaya başladı. Yani "USA has a problem" derken "USA is a problem" demeye başladık.
Çok deneyimli bir diplomat ABD'nin bu durumunu sorduğumda bana şöyle cevap vermişti: "Güçlü müttefiklerin zor duruma düşmeleri bizler için yorucu oluyor."

 

Haksız değil sanırım...

 

 

 

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.