Merkez Bankaları ve Düzenleyici Otoriteler, ekonomik büyümenin dengeye kavuşması ve bunu yaparken de finansal istikrarı korumak amacıyla kanun ve mevzuat çerçevesinde bazı adımlar atarlar. Bu adımlar tabiatı gereği sade ve net olmaz. Olsa daha iyi olur tabii ama sade vatandaşın anlayacağı kıvamda bir açıklama hiç görmedim. Açıklamaların dili de sade olmadığı gibi, konudan en iyi anlayanların bile tereddüt ettiği durumlar ortaya çıkar. Bu sebeple Merkez Bankaları ve Düzenleyici Kurumlar aldıkları kararlarla alakalı bankalar ile finans kuruluşlarına uygulama tebliği de gönderirler.
Bankalar ve Finans Kurumları söz konusu adımların sonuçlarını fonlama kompozisyonlarına göre değerlendirip, bazen uymaya çalışırmış gibi gözükürler. “Eğer dediğimizi yapmazsan sana ek maliyetler yüklerim” şeklindeki makro ihtiyati tedbir açıklamalarına bazen, “yaparsam maliyetim daha yüksek olur” diyerek faaliyetine devam eden olur. Eğer bu şekilde davranan piyasa yapıcı finans kurumları ise Merkez Bankaları ve Düzenleyici Otoriteler itibar kaybına uğrarlar. Önlem sepetinin gerçek hayattan kopuk olması sebebiyle yaşanan bu durumu düzeltmek için atılan yeni adımlar genellikle karmaşa yaratır. Bu sebeple Merkez Bankaları ve diğer otoritelerin “yap-boz tahtası” gibi sürekli kural değiştirmemeleri önemlidir.
Gelişen ülkelerde Merkez Bankası ve Düzenleyici Otoritelerin yönetimlerine içeriden yetişmiş tecrübeli insanlar yerine, dışarıdan 'paraşütle atanan' siyaset destekli kişilerin atanması elbette inat ve keyfîliklerin ana sebebi oluyor. Şimdi basitçe makro ihtiyati tedbir altında neler yapıldığını bir inceleyelim:
1. Kredi Büyümesi Sınırlamaları: Kredi büyümesinin kontrol altına alınması amacıyla bankalara belirli limitler ve hedefler koyulabilir.
2. Zorunlu Karşılıklar: Bankaların, müşteri mevduatlarının belirli bir yüzdesini Merkez Bankası’nda tutmalarını zorunlu kılan uygulamalardır. Kredi genişlemesini sınırlayabilir.
3. Borçlanma Limitleri: Ticari bankaların belirli mükellef gruplarına verebileceği kredi miktarlarının sınırlandırılması.
4. Faiz Oranı Düzenlemeleri: Merkez Bankası’nın politika faizlerinde yaptığı değişiklikler, kredi ve mevduat faizlerini etkileyerek ekonomik faaliyetleri yönlendirebilir.
5. Teminat ve Yüzde Oranları: Bankaların belirli varlıkların teminat olarak gösterilme oranları ve değerlemeleri belirlenebilir.
6. Seçici İhtiyati Tedbirler: Uygulanan ihtiyati tedbirler aracılığıyla, belirli sektörlerde aşırı kredi büyümesi veya piyasa spekülasyonlarının önüne geçilebilir.
7. Risk Yönetimi Uygulamaları: Bankaların kredi verilirken dikkate alması gereken risk yönetimi standartları ve uygulamalarına uluslararası standartlar dahilinde müdahale edilebilir.
8. Makro İhtiyati Araçlar: Döviz alım satım işlemleri ve swap işlemleri gibi araçları kullanarak döviz kurlarını ve likiditeyi yönetebilir.
9. Finansal İstikrar Raporları ve Açıklamalar: Merkez Bankaları, finansal istikrara yönelik riskleri takip etmek ve raporlamak amacıyla belirli periyotlarla raporlar yayımlayarak sözel gücünü kullanabilir.
Tüm bu tedbirler ve daha başka tedbirler, piyasalardaki dengesizlikleri önlemek, finansal istikrarı sağlamak ve ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak amacıyla uygulanmakta. Tedbirlerin zamanlaması ve kapsamı, ekonomik şartlara göre değişiklik gösterebilir. Ancak %100 başarı sağlanacak diye garanti verilemez. Çoğu zaman tek başına etkili olamazlar, hükûmetin topyekûn ve yekpare bir duruş sergilemesi lazım ki, başarı şansı artsın. Daha önce yazdığım “Merkez Bankaları Enflasyonla Mücadelede Yalnız Bırakılırsa” isimli makalemde bu durumu detaylı şekilde ele almıştım.
İsterseniz bu makalede başarı şartlarından bahsetmeyelim. Meseleye tersinden bakalım ve başarısızlık şartlarını ele alalım. Böylelikle sürekli eleştirdiğimiz Merkez Bankası yönetimlerine de yeni bahaneler üretelim... Şaka bir yana aşağıdaki maddeler makro ihtiyati tedbirlerin başarılı olmasının kolay bir iş olmadığını bizlere söylüyor:
1. Ekonomik Ortam: Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, makro ihtiyati tedbirlerin etkisini azaltabilir. Özellikle yüksek enflasyon veya ekonomik durgunluk gibi olumsuz durumlar, alınan tedbirlerin etkisini sınırlayabilir. (İddiacı değil ama iddialı hedef koymak gerekir derken, bunu kastediyoruz. Merkez Bankaları şartlar dâhilinde gerçekçi hedefler koysa daha iyi olur.)
2. Finansal Piyasalardaki Teşvikler: Uygulanan makro ihtiyati tedbirler, bazen piyasaların dinamiklerine ayak uyduramaz. Örneğin, bankalar ve finansal kuruluşlar, kısıtlamalara rağmen risk almayı sürdürebilir veya alternatif yollar bularak tedbirlerden kaçınabilir. (Yukarıda bahsetmiştik.)
3. Kurumsal Yapı ve Uygulamalar: Merkez Bankalarının bağımsızlığına yönelik algılar ve siyasi baskılar, politika kararlarının etkinliğini azaltabilir. Eğer piyasalar, Merkez Bankalarının karar alma sürecine güvenmiyorsa, uygulanan tedbirler etkili olmayabilir.
4. Kredi ve Borç Alım Davranışları: Bankalar, verilen kredi sınırlarına veya zorunlu karşılıklara rağmen, tasarruf sahiplerinden gelen talepleri karşılamak için kredi vermeye devam edebilir. Bu, belirlenen hedeflerin dışına çıkılmasına neden olabilir. (Çoğunlukla yaşanan budur.)
5. Piyasa Beklentileri: Ekonomik beklentiler ve piyasaların psikolojisi, makro ihtiyati tedbirlerin başarısını etkiler. Eğer piyasa, alınan tedbirlerin gelecekte sertleşeceğini düşünüyorsa, bu durumda risk alma davranışı artabilir. (Eğer bireyler ve kurumlar ekonomi yönetiminin hedeflerine ve öngörülerine inanmıyorsa tedbirler işe yaramaz.)
6. Yetersiz Koordinasyon: Diğer ekonomi politikaları ile yeterli seviyede bir koordinasyon sağlanmaması, tedbirlerin etkinliğini azaltabilir. Örneğin, mali politikalar ve yapısal reformlarla yeterince uyum sağlanmadığında, makro ihtiyati tedbirler istenen etkiyi oluşturmayabilir. (Sıklıkla yaşanıyor desem yanlış olmaz.)
7. Yetersiz İletişim: Merkez Bankalarının politika değişikliklerini ve makro ihtiyati tedbirlerin amacı ile sonuçlarını yeterince iyi iletişim kurmaması, piyasalarda belirsizlik meydana getirebilir ve tedbirlerin etkinliğini zayıflatabilir. (Zayıf iletişim hatta vatandaşa tepeden bakma Merkez Bankalarına dışarıdan atanan yöneticilerin oluşturduğu sorunların başında geliyor.)
8. Dışsal Şoklar: Global ekonomik dalgalanmalar, finansal krizler veya jeopolitik riskler gibi dışsal faktörler, Merkez Bankalarının ve Düzenleyici Otoritelerin iç ekonomik dengelerini sağlama hedefini olumsuz etkileyebilir. Bu tür durumlar, makro ihtiyati tedbirlerin etkisini zayıflatabilir...
Sanırım yoruma açık olmayacak netlikte, rahat ve anlaşılabilir şekilde meseleyi ele adım diye düşünüyorum. Burada bilinmesi gereken, Merkez Bankalarının tek başlarına başarmalarının mümkün olmadığını, ekonomik sorunlarla mücadelede yalnız kalmışlar ise kendi reçetelerindeki uygulama ve zaman planında ısrarcı olmalarının yan etkiler ve komplikasyonlar oluşturduğunu kabul etmeleri gereğidir.