Oyun ortasında kuralları değiştirmek?!.

A -
A +

Batı'nın çifte standartları benim yazılarımın her zaman bir konusu olmuştur. Elbette, "Doğuda da böyle bir şey yok mu?" diye soranlar olacaktır. Cevabım şu: Kuralların yokluğu ile çifte standart arasında fark var. Doğuda akışa bırakılan bir yaklaşım varken, Batı'da kural yapmaya odaklanma var. Ancak bazıları, Batı'nın belirlediği kurallar altında başarılı olduğunda ve bu sürekli hâle geldiğinde, kurallar derhal değiştirilir. Çok güncel bir durumu açıklamadan önce, iyi bilinen bir olayı anlatayım. Michael Schumacher'in Formula 1'deki olağanüstü başarıları ve sürekli şampiyonlukları, onu hedef hâline getirerek F1 yönetiminin kuralları sürekli değiştirmesine neden olmuştu. Hiç unutmuyorum, utanmadan her yıl kuralların değiştirilmesi gerektiğini veya Schumacher'in üstünlüğünü kırmak için bazı önlemler alması gerektiği üzerine yoğunlaşan spor medyası da vardı.

 

Özellikle 2000'lerin başında, Ferrari ve Schumacher'in egemenliği arasında, bazı rakip takımlar ve pilotlar kural değişikliğinin Schumacher'in ve Ferrari'nin avantajlarını dengelemesi gerektiğini savunuyordu. Kendilerini geliştirmek yerine, sürekli olarak F1 yönetimi üzerinde baskı yaptılar. Schumacher ve Ferrari'nin hızla avantaj sağlamasını engellemeye çalıştılar; özellikle motorlar ve lastiklere yönelik kısıtlamalar getirdiler. Ama Schumacher kazanmaya devam etti. Puan sisteminde hemen değişiklikler yapıldı ve daha fazla performans kısıtlaması ve teknik düzenlemeler getirildi. Bu, başka bir sürücü onu geçene kadar devam etti...

 

Bir diğer örnek de Türkiye'nin AB üyeliği: 1990'larda başlayan Türkiye'nin AB üyelik çabalarında, kuralların ne kadar değiştirildiğini hatırlamıyorum bile. AB, üyelik için uygun görmediği ülkeler için engeller çıkarmaya devam ediyor, bu da Amerika'nın hâlâ uğraştığı "siyah-beyaz" ayrımcılığına benziyor ve onları "stratejik ortaklık" gibi boş bir hedefe yönlendirmeye çalışıyor. Başarı gösterenleri kurallarıyla dışlamak için sürekli kuralları değiştirmek neredeyse bir gelenek hâline gelmiş Batı'da...

 

Son örnek, dijitalleşmenin yükselen cephesinden gelmekte. Ne yazık ki, her olayda olduğu gibi burada da jeopolitik unsurlar devreye girmiş gözüküyor. Hatırlayacağınız gibi, Trump'ın başkanlığı döneminde, Çin ve Asya-Pasifik ülkelerinde teknoloji şirketlerine karşı bir savaş açıldı ve bazı AB ülkeleri de bu anlamsız mücadeleye katıldı. Pandemi esnasında, işlemciler, CPU'lar, veri depolama ve diğer önemli teknolojileri üretenlerin ne kadar önemli olduğu anlaşıldığında, rekabet nispeten adil oyun içinde devam etti. Ancak, sıcak çatışmaların arttığı yeni ortamda, Batı'nın çifte standart uyguladığı izlenimi tekrar nüksetti. En son örneği vereyim: 

 

Son on yılda, Erken Depolama için Gartner firmasının (MQ) olarak adlandırılan parametreleri, veri depolama endüstrisinde kritik bir ölçüm hâline geldi. Çoğu işletme, karar alma süreçlerinde bu metriklere bakıyor; elbette, bu sektördeki rekabet buna göre şekilleniyor. Kısacası, "en iyi, en verimli, en maliyet etkili ve doğru" olanı arayanlar için bu, küresel veri depolama yarışındaki en önemli rehber. Bu kriterlerin, bir kısım şirketler veya ülkeler lehine eğilip değiştirilebileceği düşüncesi akla bile getirilemez. Çünkü böyle bir çifte standartın sonuçları, bazı şirketlerin sektörde hâkim duruma gelmesine, bu hâkimiyeti istismar etmelerine ve diğer firmaları ve müşterileri sömürmelerine sebep olabilir...

 

Başımıza gelmesini istemediğimiz durumu engellemek adına bir uyarı notu yazmaya karar verdim: Sektörden gelen bilgilere göre, Gartner, Amazon Web Services (AWS), Microsoft Azure ve Google Cloud gibi hiperscale hizmet sağlayıcıları lehine değerlendirme kriterlerini değiştirme aşamasındaymış. Bu değişiklik, pazar bozulması, azalan rekabet, oligopol oluşumlar, yeniliklerin engellenmesi, işletme maliyetlerinin artması ve "seçilmiş" hizmet sağlayıcılarına bağımlılık oluşturulması gibi önemli kaygıları beraberinde getiriyor.

 

Sektörden medyaya sızdırılan haberlere göre, ismini gizli tutmak isteyen bir profesyonel, Gartner'ın bu değişikliğinin ABD'nin baskısıyla Asya-Pasifik bölgesi ve Çin'deki hizmet sağlayıcıların sıralamalarını düşürmeyi hedeflediğini belirtmiş. Böyle bir karar, sürekli kendini geliştiren ve ABD'yi yapay zekâ ve dijitalleşmede geride bırakan Uzak Doğu'nun prestijini zayıflatmak amacıyla alınmış gibi görünüyor. 

 

Elbette, Asya-Pasifik bölgesindeki hizmet sağlayıcılar boş oturmuyor. Gartner'ın yeni değerlendirme kriterlerine ve ihtiyaçlarına uyum sağlamak için tedbirler alıyorlar. Önceki örneklere baktığımızda, bunu başarmakta başarılı olabileceklerini rahatlıkla söyleyebilirim. 

 

Yine de, söylentiler mide bulandırıcı ve eğer bunlar gerçekten doğruysa, çok geçmeden Gartner dünya standartlarının tarafsız bir değerlendiricisi değil, başkalarının çıkarları için çalışan bir 'piyon' olarak görülebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.