Dünya tarihi savaşlar, çatışmalar ve gerginliklerle dolu. Peki, eğer bu çatışmalar hiç olmasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu, hiç düşündünüz mü? Mutlaka düşünmüş olmalısınız. Maalesef hepimizin "doğrusu bu" dediğimiz meselelerde bile rakamsal bazı örnekler verince kaale alınır oluyorsunuz.
Dolayısıyla bazı tezler ve rakamsal karşılaştırmalar yaparak "savaşlar ve gerginlikler olmasaydı ekonomik refah, teknolojik gelişme, açlık ve yoksulluk gibi meseleler ne durumda olurdu" sorusuna cevap arayacağım.
Ekonomik refah:
Öncelikle ekonomik refah konusuyla başlayalım. Savaşlar nedeniyle her yıl küresel ölçekte trilyonlarca dolar kaybediliyor. 2020 yılı itibarıyla, dünya genelindeki savaş ve şiddet nedeniyle kaybedilen ekonomik değer yaklaşık 14,5 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Bu devasa miktar, sağlık, eğitim, altyapı gibi alanlara harcanabilseydi, her yıl millî gelir büyüme oranlarında belirgin bir artış görünebilirdi. Savaşların olmadığı bir dünyada, yıllık küresel büyüme oranı muhtemelen %4-5 seviyelerine ulaşabilirdi. Günümüzde ise bu oran genellikle %2-3 civarında. Düşünsenize, bu fark insanların hayat standartlarını nasıl değiştirirdi. "Savaşlar olursa ekonomi düzelir" diyenlere cevap olsun bence.
Teknolojik gelişme:
Bir diğer önemli konu ise teknolojik gelişmeler. Askerî araştırmalar genellikle yenilikçi teknolojilerin gelişmesine katkı sağlasa da, savaşların olmadığı bir ortamda bu teknolojilerin daha barışçıl ve sosyal amaçlarla kullanılması mümkün olabilirdi. 2021'de yapılan bir çalışmaya göre, savaşlar ve çatışmalar, yenilikçilikte büyük kayıplara sebep oluyor. Savaş yoksa belki de yapay zekâ, biyoteknoloji ve enerji alanındaki ilerlemeler çok daha hızlı olabilirdi. Örneğin, bu alanda yıllık yatırımlarının %20 artırıldığını varsaysak, dünya genelinde daha fazla gelişme görülebilirdi. Silahlara ya da silah gibi kullanılan teknolojiler yerine sağlık, spor, kültür, sanat, tasarım ve "herkes için dijitalleşme" kafasında olsaydık bugün farklı bir yerde olabilirdik. Nixon'un "Mars'a gitmeye gerek yok" diyerek Uzay Mekiği projesine destek vermemesi sebebiyle insanlığın uzayın keşfinde 50 yıl vakit kaybettiğini hatırlatmak istiyorum.
Açlık ve yoksulluk:
Savaşların açlık ve yoksulluk üzerindeki etkisi de yadsınamaz. 2021 verilerine göre, dünya genelinde 811 milyon insan açlık çekiyor ve bu sayının büyük bir kısmı çatışmalı bölgelerde yaşıyor. Eğer savaşlar olmasaydı, bu sayının büyük ihtimalle 400-450 milyon civarına düşmesi mümkün olabilirdi. Dünya Bankası, %9 olarak tahmin edilen yoksulluk oranının, barış ortamında %5’in altına inebileceğini öngörüyor. Düşünsenize, her beş kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu oran, savaşların olmadığı bir dünyada büyük ihtimalle yarı yarıya düşebilirdi. Ancak "herkes fakirin parasıyla zengin olur" yaklaşımını unutmayalım. Kitleler bilerek ve isteyerek fakir bırakılıyor desem yanlış olmaz. İnsanlar ihtiyaçlarına zar zor yetişsinler ki, başlarını kaldırmasınlar. "Beka sorunu varken refah da neymiş" maalesef binlerce yıldır liderlerin kullandığı bir yaklaşımdır.
Eğitim:
Eğitim konusu da savaşların etkilediği kritik alanlardan biri. Eğitim, bireylerin geleceğini şekillendiriyor ve toplumsal gelişimi sağlıyor. Savaşlar, milyonlarca çocuğun eğitimlerini yarıda bırakmalarına sebep oluyor. Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 260 milyon çocuk eğitim sisteminin dışında kalıyor. Savaşların olmadığı bir dünyada bu sayının %50 oranında azalması muhtemel. Sonuç olarak, daha fazla çocuk eğitim alabilir ve geleceğe daha umutla bakabilirdi.
Kültürel gelişmeler:
Son olarak, kültürel gelişmelerin önemini unutmamalıyız. Savaşlar, sadece insan hayatını değil, aynı zamanda kültürel mirası da tahrip ediyor. UNESCO verilerine göre, savaşlar sırasında kaybolan tarihî eserlerin sayısı oldukça fazla. Savaşların olmadığı bir dünya, kültürel etkileşimlerin artmasına ve farklı uygarlıkların daha zengin bir şekilde bir araya gelmesine imkân tanıyabilirdi. Farklı kültürlerin bir araya geldiği bir ortamda sanatsal üretkenlik ve ifade özgürlüğü de büyük bir gelişim gösterebilirdi.
Sonuç olarak, savaşların olmadığı bir dünya, ekonomik refah, teknolojik gelişme, açlık ve yoksulluk gibi meselelerde büyük bir iyileşme sağlayabilirdi. Bireylerin hayat kalitesinin artması, toplumsal huzurun sağlanması ve uluslararası iş birliğinin güçlenmesi bu dönemde mümkün olabilirdi...
Tüm bunları değerlendirdikten sonra, dünyada emperyalizme karşı kazanılmış tek savaşın mimarı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Eğer yurt savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir" sözü daha fazla anlam kazanıyor. "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" diyerek bizlere yüklediği zor vazifenin idraki içinde, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...