Mezhep imâmına uymak...

A -
A +

Kur’ân-ı kerîmde: “Mü’minlerin [i’tikâd ve ameldeki] yolundan ayrılanların Cehenneme gidecekleri…” [Nisâ, 115] beyân buyurulmuştur.

 

“Medârik” tefsîrinde bu âyetin açıklamasında, “Kitâb ve Sünnetten ayrılmak gibi, icmâdan da ayrılmak câiz değildir” buyuruluyor.

 

Kâdî Beydâvî (rahimehüllah) tefsîrinde, aynı âyet-i kerîmenin açıklamasında: “Bu âyet, icmâdan ayrılmanın harâm olduğunu göstermektedir. Mü’minlerin yolundan ayrılmak harâm olunca, bu yola uymak da vâcib olur, şart olur” buyurmuştur.

 

Kıyâmette, herkes kendi mezhep İmâmının ismi ile çağrılacaktır. İmâm, kendisini taklîd edene, şefâat edecektir. Dört mezhep İmâmının her biri yüksek zâtlar idi. Bir âyet-i kerîme meâli şöyledir: “Bana inâbet edenin yoluna uy.” [Lokmân, 15]

 

Dört büyük İmâmın, bu inâbet yolunda oldukları icmâ ile bildirilmiştir.

 

“Eshâb-ı kirâm”ın veyâ “Tâbiîn”in yâhût da “Tebe-i Tâbiîn”in dînî bir konuda ittifâklarına, söz birliği etmelerine “icmâ” denir. Çünkü bu üç asrın âlimleri ya’nî müctehidleri, hadîs-i şerîfle övülmüşlerdir. Bunlara “Selef-i sâlihîn” denilir. İcmâa uymak farzdır; icmâı inkâr ise küfürdür. (Seyyid, allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn, Hâşiyetü Reddi’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr fi Şerhi Tenvîri’l-Ebsâr)

 

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rahmetullahi aleyh) zamanından beri [14 asırdır], bütün Müslümânlar, bilinen, meşhûr dört İmâmı taklîd etmişler; bunlara itâat etmekte, mezheplerine uymakta “icmâ” hâsıl olmuştur. İcmâ’ya uymak vâcibtir. [Buradaki vâcib farz demektir.]

 

İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) hazretleri, “Bir hüküm üzerinde, dört hak mezhebin İmâmları arasında icmâ hâsıl olursa, bu icmâya inanmak lâzımdır, inanmayan küfre girer” buyuruyor. (Mektûbât, II. cild, 36. mektûb)

 

Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh kitaplarında, “Dört hak mezhepten birine uymak vâciptir ya’nî farzdır” deniliyor. [Hadîs-i şerîflerde bildirilen “vâcib” kelimesi de, genelde “farz” anlamında kullanılmaktadır. Diğer üç mezhepte de, “vâcib” denilince “farz” anlaşılır. Hanefî’deki “vâcib” hükmü, diğer üç mezhepte yok gibidir.]

 

Sevgili Peygamberimiz, hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlardır ki:

 

“Ümmetim[in âlimleri], hiçbir zaman dalâlette icmâ yapmazlar. İhtilâf olunca sivâd-ı [sevâd-ı] a'zama [Ehl-i sünnet âlimlerinin ekseriyetinin bildirdiği yola] tâbi olun.” [İbn-i Mâce]

 

“Ümmetim[in âlimleri] dalâlet olan bir şeyde icmâ yapmazlar.” [İmâm Ahmed]

 

“Allahü teâlânın rızâsı, icmâdadır. Cemâatten ayrılan, Cehenneme gider.” [İbn-i Asâkir]

 

Şimdi dört mezhepten başkasıyla amel etmek câiz değildir, bunda icmâ hâsıl olmuştur. (El-Mesâilü’l-müntehabetü fi’r-risâleti ve’l-vesîle)

 

İhtilâfları çözmek için, Sünnete de ihtiyaç vardır. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurulmuştur ki: "Anlaşamadığınız bir işin hükmünü, Allah’tan [Kur’ândan] ve Resûlünden [hadîsten, sünnetten] anlayınız." [Nisâ, 59]

 

Buradaki "anlayınız" emri, âlimler içindir. Çünkü Kur’ân-ı kerîmde, "Bilmiyorsanız, âlimlere sorunuz" buyuruluyor. (Nahl, 43)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.