Afyondan ayçiçek tarlasına...

A -
A +

“Çok normal bir kazadır bu köy yerinde, kırsalda. Doktora falan gerek yok canım!”

 

 

 

Size, 40 yıldır Almanya’da yaşayan ama ülkesini ve halkını asla unutmamış; aksine daha çok sevmiş, sevgisini de sözde bırakmayıp 21 eser yazarak göstermiş bir yazardan söz etmek isterdim. Bu 1954’te Ankara’nın Nallıhan ilçesinin bir köyünde doğan bu yurtsever yazarımız Bahattin Gemici idi. Neler vardı hatıralarında neler?

 

İşte onlardan bir tanesi daha...

 

Beş yaşındayken yazarımız, bir hafta sonu, ailesi ve komşularıyla birlikte Çayırhan Gölüne gezmeye gider. Kumsalda güneşlenirlerken küçük bir köpeğin gölde bir kayığın peşinden gittiğini görür. Küçücük köpek gider de Bahattin gidemez mi? O da atar kendini göle. Ancak suya girmesiyle batıp çıkmaya başlamasın mı? Bu arada su yuttuğu için bağırıp çağıramaz da. Komşusu ve ağabeyi hemen suya atlayıp kurtarırlar onu. Ödül olarak da güzel bir tokat atar; komşusunun yaramaz çocuğuna. Haksız mı? Ona da siz karar verirsiniz.

 

Nallıhan Çayının kenarındaki tarlalarda çeltik yetiştirildiği gibi pamuk ve afyon da üretilir. Ancak o yıllarda Amerika baskısıyla afyon ekimi yasaklanınca, önemli bir gelir kaynağından mahrum kalır çiftçimiz...

 

Artık yedi yaşına gelmiştir Bahattin. Yaz boyu her gün ya o tarlada ya bu tarlada… Ağustos ayında bir gün ayçiçeği tarlasında üşüyüp titremeye başlamasın mı? Sonra da kendinden geçiverir. Haber verince çocuklar, dede yetişir imdadına. Dilini parmağıyla zorla çıkarıp dışarı, su vermiş; yudum yudum. Neden sonra yeniden can gelmiş; bedenine çocuğun. Hayret, çarpmak için bula bula ayağı çıplak, başı kabak bu çocuğu bulmuş güneş!

 

Benim gibi köy çocuğu olup da ağaçtan ve eşekten düşmeyen var mıdır acep? Gemici de almış; bu işten nasibini.

 

Bir gün katır sırtında eve dönerken, karşıdan bir cip görünür. Gürültüyle yaklaşınca, katır ürküp son hızla koşmaya başlar. Semerden kayan çocuğun ayağı üzengiye takılır. Babası peşinden koşup yakalar katırı. Yakalar ama ayak üzengiden kurtulunca, oğlu baş üstü düşer yere. Kanamaz olur mu kafa! Kanar da şükredilir buna da. Çok normal bir kazadır bu köy yerinde, kırsalda. Doktora falan gerek yok canım! Hamur basılır; kanayan yere, eve varınca. Bu yeter de artar bile. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.