“Babam çok akıllı bir adamdı. Okumayı yazmayı öğrenmiş, elinden her zanaat gelirdi.”
Yolda minibüse aldığımız amcadan dinlediklerimi anlatmaya bugün de devam ediyorum...
“Zavallı anam da bir umut bekliyor. Ne yapsın, tarlada çalışıyor, babamın babası ve annesi ile beraber kalıp bizi büyütmeye gayret ediyorlar” dedi. Amca duraklayınca hepimiz beraber:
-Ee amca sonra ne olmuş? dedik. Amca yorulmuştu besbelli ya da üzülüyordu geçmişi anlatmaktan. Amca anlatmaya devam etti:
-Ben 10 yaşında idim. Dedem beni oğlak çobanı yapmıştı. Akşam eve geldiğimde bizim evin merdivenlerinden içeriye zor girdim. Kadın erkek evi doldurmuşlar, kimi ağlıyor, kimi seviniyor. Ocak başında da 30-35 yaşlarında uzun boylu yağız bir adam oturuyordu. Kılık kıyafeti tam İstanbul beyefendisi idi. Ağabeyime sarılmış öyle oturuyorlar. Ben de gidip yanına oturdum. Beni tanıdı sarıldık, ağlaştık. Meğer babam gelmiş. Onunla çok güzel günler geçirdik. Çok akıllı bir adamdı. Okumayı, yazmayı öğrenmiş. Elinden her türlü zanaat gelirdi. Sırf bizden uzak kalmamak için kendisine sunulan hizmetleri kabul etmedi. 1970 senesinde de vefat etti. Ama bizim yetişmemiz için her fedakârlığı yaptı, dedi.
Amca yine sustu. Osman Ağabey’e:
-Yol kenarındaki kahvehanelerden birinde biraz mola verelim, sen de bir çay içersin, dedim.
Osman Ağabey mola vermek için kocaman bir meşe ağacının yanında durdu. Arabadan indik. Amca da bizimle beraber meşe ağacının altındaki sandalyelerden birine oturdu. Kahveciden çay istedik. Osman Ağabey derin bir nefes çekti. Amcaya:
-Amca hikâye yarım kaldı. Ben bu işin sonunu merak ettim. Baban size hiçbir şey anlatmadı mı? Bizi merakta bırakma, dedi. Amca:
-Anlatmaz mı oğul. Lakin yirmi sene bekledi. Önce hiç konuşmadı bu konuları. Sonra bir gün hastalandı. Kendinden umudu kesmiş olacak ki o zaman ağabeyimle beni yanına çağırdı. Hanımların çıkmasını bekledi. Üçümüz baş başa kalınca anlatmaya başladı. Anlattıklarını da sır tutmamız karşılığında yemin verdirerek anlattı:
-Babam çok onurlu bir adamdı. Sağlığında geçmişinden dolayı kendisine farklı bir gözle bakılmasının yükünü çekemeyeceğini bildiği için sırrı kimseye açmadık. Babam öldükten sonra artık sır olmaktan çıktı. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...