"Bari siz uyumayın!.."

A -
A +

Hac fa­ri­za­sı­nı ye­ri­ne ge­tir­mek için mu­kad­des top­rak­la­ra git­mek bi­ze de na­sip ol­muş­tu... Çok şü­kür kim­se­ye bor­cu­muz yok­tu. Ama üze­ri­miz­de hak­kı olan ve­ya ol­ma­sı muh­te­mel eş dost ak­ra­ba ile he­lâ­laş­mış­tık. An­ne­mi­zin ba­ba­mı­zın ve bü­yük­le­ri­mi­zin el­le­ri­ni öpe­rek, gü­nah­la­rı­mı­zın ba­ğış­lan­ma­sı için di­li­mi­zin dön­dü­ğün­ce du­a ve is­tiğ­far­la­rı­mı­zı ya­pa­rak yo­la çık­mış­tık. İh­ra­ma gir­me ye­ri olan ''Mi­kat'' sı­nı­rı­na gel­me­den ön­ce ge­rek­li vü­cut te­miz­li­ği­mi­zi yap­tık. Üze­ri­miz­de­ki tüm el­bi­se­le­ri çı­ka­rıp ih­ra­ma bü­rün­mek san­ki bu dün­ya­ya ger­çek­ten ha­yat­ta iken ve­da et­mek gi­bi bir duy­gu ve­ri­yor­du. Çün­kü üze­ri­miz­de sa­de­ce ''İzar'' ve ''Ri­da'' de­ni­len iki par­ça ör­tü ola­cak­tı. Bu bem­be­yaz iki par­ça­ya sa­rı­na­cak­tık. Ne mü­ba­rek bir duy­guy­du, ne he­ye­can ve­re­ciy­di. ''Mi­kat'' sı­nı­rın­da ''ih­ram sün­ne­ti'' ni­ye­tiy­le iki re­kât na­maz kı­lıp hac­ca ni­yet ede­rek tel­bi­ye ge­tir­dik. İh­ra­ma gir­miş­tik ar­tık. Mek­ke'ye var­dı­ğı­mız­da gu­sül ab­dest­le­ri­mi­zi al­dık. Ha­rem-i şe­ri­fe gi­de­rek Kâ­be-i şe­ri­fin et­ra­fın­da ta­va­fı­mı­zı yap­tık. Sa­fa ile Mer­ve ara­sın­da sa'yi­mi­zi yap­tık... İh­ram­lı ola­rak bir sü­re Mek­ke'de ka­lı­yor­duk. Bu­ra­da kal­dı­ğı­mız sü­re için­de müm­kün­se na­maz­la­rı­mı­zı Ha­rem-i şe­rif­te kıl­mak, fır­sat bul­duk­ça Kur'an-ı ke­rim oku­yup, iba­det et­mek için gay­ret ede­cek­tik. Unu­ta­ma­ya­ca­ğım anı­mı da bu­ra­da ya­şa­dım... Bir ikin­di üze­riy­di ve her za­man­ki­ne gö­re bi­raz ten­ha bir va­kit­ti. İba­det­le­ri­mi­zi ya­pıp bi­raz din­len­me­ye geç­miş­tik. Her mil­let­ten in­san var­dı. Çev­re­ye alı­şın­ca, de­ği­şik ül­ke­ler­den ni­ce in­sa­nın mes­cit­te bi­ze gö­re da­ha ra­hat ha­re­ket et­tik­le­ri­ni gör­müş­tüm. Bu yer­ler mu­kad­des­ti. Bi­raz da­ha der­li top­lu olun­ma­sı edep­ten­di. Ama de­ği­şik mil­let­ten de­ği­şik kim­se­le­rin ken­di alış­kan­lık­la­rı­na gö­re rast­ge­le otur­duk­la­rı­nı, uzan­dık­la­rı­nı hat­ta uyuk­la­dık­la­rı­nı gö­rüp şa­şır­mış­tım. El­bet­te sü­rek­li iba­det anın­da in­sa­nı re­ha­vet bas­mı­yor de­ğil­di. Ba­zen göz­le­ri­mi­zin ağır­laş­tı­ğı­nı ka­bul et­me­li­yim. Ama özel­lik­le ora­nın yer­li hal­kı­nın dav­ra­nış­la­rı­nın sı­ra­dan da öte ha­li yü­re­ği­mi dağ­la­mış­tı. Oku­du­ğu Kur'an-ı ke­ri­mi baş al­tı­na yas­tık ya­pa­rak uza­nıp uyuk­la­yan kim­se­le­rin ha­li­ne şa­şır­mış­tım. İba­det ve ta­atı­nı yap­mış, bir Türk ha­cı da re­ha­vet se­be­biy­le ol­sa ge­rek şöy­le uzan­mış­tı. Ko­lu­nu da ba­şı­na yas­tık yap­mış­tı. Üs­te­lik di­ğer mil­let­ler­de­ki ki­mi ha­cı­lar gi­bi ayak­la­rı ne ta­ra­fa denk ge­lir­se de­ğil, kıb­le­ye gel­me­ye­cek şe­kil­dey­di. İş­te o es­na­da bir şey ol­du. Ba­şın­da Os­man­lı sa­rı­ğı gi­bi haş­met­li bir sa­rık, uzun boy­lu bir Arab'ın ayak ucu­na yak­la­şıp aya­ğıy­la bu ha­cı­yı dürt­tü­ğü­nü gör­düm. Türk ha­cı bu ikaz ile şöy­le bir to­par­lan­dı. Otu­ru­ma ge­le­rek "Ne olu­yor? Ne var?" de­di. Uzun boy­lu, gi­yi­mi ku­şa­mı te­miz, sa­ka­lı bi­zim Türk­le­rin sa­ka­lı gi­bi, bu Arap ikaz­da bu­lun­du: -Yat­ma kalk! Doğ­ru­su en­te­re­san bir du­rum­du. Ko­ca­man alan­da her­ke­sin ser­best ha­re­ket et­ti­ği, hat­ta ya­tıp uyu­du­ğu bir yer­de bu Arap bu­la bu­la bi­zim Türk ha­cı­yı mı bul­muş­tu? Ni­te­kim ikaz edi­len Türk ha­cı da bu şaş­kın­lı­ğı­nı di­le ge­tir­di: -Bak­sa­na her­kes uyu­yor. Bir be­ni mi gör­dün? O meç­hul Arap, otu­rur va­zi­yet­te­ki Türk'e doğ­ru eğil­di. Acı­ma ve esef duy­gu­suy­la ba­şı­nı iki ya­na sal­la­dı... "Ba­na ne el­ler­den!" der gi­bi eli­ni ha­re­ket et­tir­di... Ar­dın­dan çok şu­ur­lu bir şe­kil­de, uzun iki par­ma­ğı­nı Türk ha­cı­nın göğ­sün­de di­ki­li olan Türk bay­ra­ğı­nın üze­ri­ne iki de­fa üst üs­te bas­tır­dı... Son­ra ka­rar­lı göz­le­ri­ni, şaş­kın va­zi­yet­te ken­di­si­ne ba­kan Türk ha­cı­nın göz­le­ri­ne di­ke­rek şu üç an­lam­lı ke­li­me­yi söy­le­di. -Siz ba­ri uyu­ma­yın! Sert adım­lar­la çek­ti git­ti... Öy­le bir ses to­nuy­du ki ye­rim­de tit­re­dim. Otur­du­ğum yer­de ye­ni­den to­par­lan­dım. O an­dan iti­ba­ren mem­le­ke­ti­mi­ze dö­ne­ne ka­dar o söz sü­rek­li bey­nim­de yan­kı­la­nıp dur­du: -Siz ba­ri uyu­ma­yın... Biz kim­dik? Uyu­mak ne de­mek­ti? Bu Arap ne­yi kast et­miş­ti? Asır­lar­ca bu di­ne ve bu mu­kad­des top­rak­la­ra la­yı­kıy­la mih­man­dar­lık eden bir mil­let­tik. Ta­bi­i ya, biz­den son­ra bu coğ­raf­ya ne hal­dey­di... İs­ma­il Ba­yar-An­ka­ra > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.