“Çatışmaya girip can derdi yaşamayan canlı olsa bile canı nereden bilecek?”
Bazı şeyleri duyarsınız, okursunuz, bilirsiniz ama yaşamadığınız için tam idrak edemezsiniz ya, öyle bir şeydi yaşadığım. Çatışmaya girip sağ çıkan asker ile çatışmaya girmeden askerlik yapan gibi. Çatışmaya girip can derdi yaşamayan canlı olsa bile canı nereden bilecek.
Ramazan Mercan abiyi ilk olarak 1993 senesinde Konya'da bir mescitte namaz kılarken gördüm. “Namaz müminin miracıdır” hadis-i şerifinin ne olabileceğini orada hisseder gibi oldum. Ramazan abi orada namaz kılıyordu ama sanki orada değildi. Orada yoktu, başka bir âlemdeydi.
Tek bir kelime konuşmamıştık daha, ama asil ve dingin duruşu fevkalade çarpıcı ve çekiciydi. Bir karıncaya bile zarar veremeyeceği ama gerektiğinde demir bir yumruk olup kâbus gibi çökeceği; gözünü budaktan sakınmayacağı hissi veriyordu. Kendisine yaklaşırken ve konuşurken çok dikkatli hatta pür dikkatli olmanız gerektiği hissine kapılıyordunuz ister istemez.
Hiç telaşı yoktu. “Hedefe ulaştıracak gemiye binmişim gerisi ne dert?” der gibiydi. Şaşılacak bir ruhi dinginliği vardı. Sakin bir okyanus gibiydi. “Susmamızdan istifade edemeyenler, konuşmamızdan da istifade edemezler” der gibiydi.
Telaşsızdı fakat gayretliydi. Her fırsatta çok derinlerde bulunan ve çıkarılması tecrübe ve ustalık işi olan inci ile mercanları sanki alelade bir şeymiş gibi etrafına saçar, sunardı.
Bizim bilmediklerimizi biliyor, görmediklerimizi görüyor, duymadıklarımızı duyuyor ve tüm sırlarını saklıyor gibiydi. Tanıyan tanımayan, yakınında ve uzağında olan herkes ilk gördüğünde dahi ruhunda bir yangın ve bir kavuşma isteği, aşkı olduğunu iliklerine kadar hissederdi.
Hareketlerinde, hareketsizliklerinde, kelimelerinde ve iradesinde tam bir teslimiyet ve izin almaksızın bir şey yapmama hâli vardı. “İzin alıyor konuşuyor, emrediliyor susuyor” gibi sürekli bir rabıta hâli hissediliyordu.
Sen sevdiklerinle beraber nimetler içerisindeyken biz cansız hatıralarla kavuşmaya doğru geliyoruz. Bizi karşıla Ramazan komutanım, bize sahip çık lütfen.
Rumuz: “Dinginlik”
Ünal Polat'ın önceki yazıları...