“Ramazanın son günü taşradaki köylüler de gelir ikindi sonrası kabir ziyaretin gideriz...”
Zannediyorum 1980’li yıllarda Ramazan-ı şerif ayı ağustos ayına denk geliyordu. O zamanlar memleketimiz Başmakçı’da Tatlıdil isimli bir kitabevi açılmıştı. Rahmetli Selami Durmuş abinin riyasetindeki bu kitabevinde arkadaşlarla toplanıyor, kitap satışı için program yapıyorduk.
O tarihlerde rahmetli Enver Ören abimiz Başmakçı’ya mavi renkte 25 plakalı bir minibüs göndermişti. O zamana kadar kitap satışlarına giderken taksi kiralıyorduk. Bu da çok masraflı oluyordu. Şimdi bir minibüsümüz olmuştu ama şoför bulamıyorduk. Şoför ehliyeti olan abi çok azdı. Sağ olsun Celal Udil abi bu göreve talip oldu. Artık arabamız da şoförümüz de vardı...
Bu araba ile hem kitap satışlarına hem de takvim satışlarına çıkıyorduk. Birçok ilde kitap satış ekipleri vardı. Bütün arkadaşların hedefi aynıydı; bu güzel dinî eserleri görmemiş, duymamış hiçbir köy kalmamasıydı. Bunun için de bütün köylerde kitap satışları yapmaya çalışıyorlardı.
1980 yılı ramazan ayının son üç günü Selami Durmuş abimizin emriyle şoförümüz Celal Udil abimiz ve Rahmetli Ramazan Karateke abimizle birlikte üçümüz Konya’nın Yunak, Kulu ilçe ve köylerinde kitap satışı yapmak üzere 3 günlük bir sefere çıkmıştık...
İlk günün akşamını Yunak’ın köylerinden birinde ismini hatırlayamadığım bir abinin evinde misafir olduk. Ev bir bahçe içerisindeydi. Kaldığımız odanın halıları yünden, sedirin halıları yünden, yastıklar yün halıdan yapılmıştı. O evin güzel yün kokusunu, yere kurulan sahur sofrasını, abinin misafirperverliğini unutamıyorum...
O gün akşama kadar çeşitli köylerde, cami önlerinde kitaplarımızı satıyorduk. Ramazanın son günü, şu anda adını hatırlayamadığım bir kasabada sıra ile esnaflara kitap satışı yaptık. Satış esnasında vatandaşlardan birisi bize dedi ki:
“Bizde âdettir, köyden ayrılmış, taşınmış gurbete gitmiş köylüler de ramazan ayının son günü bayram öncesi köye gelir, bayramı köyde geçirir. Bu ziyarette önce toplu hâlde cemaatle önce ikindi namazını kılarlar. Daha sonra herkes mezarlıklara dağılarak kabir ziyareti yapar. Onun için siz ikindi namazını da bekleyin daha çok köylüye hitap edersiniz...”
Dediği gibi ikindi namazında camiler hıncahınç dolmuştu. Köyün üç camisi vardı. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...