Bir tek babam gelmedi

A -
A +

"Ah biz şehir hayatına kendimizi esir ettik, babamı dağlarda yalnızlığına terk ederek...”

 

 

 

Şirin’e âşık olan Ferhat ne ki? Ferhat olsa bu dağlarda bu sıcağın alnında iğneyle kuyu kazan gibi dağları kazar mıydı?

 

O dağlar ki çocukluğumda ben bile hatırlıyorum yemyeşil ormanları... Hele elli altmış sene önce gördüğün bütün arazi yemyeşil ağaçlıkmış... Bağlar bahçeler İrem bağı gibi imiş...

 

Meyve mi dersin hangi birini sayayım... Elmalar çeşit çeşit renk renk burcu burcu kokuyor... Armutlar, vişneler, kirazlar... Üzümler ki her biri bir bağda her biri başka çeşit renk renk... Ben diyeyim yirmi çeşit sen diyesin otuz çeşit... O sabahlara kadar birbirinden tatlı seslerle öten çeşit çeşit rengârenk kuşlar... Nerede şimdi? Hiçbiri kalmamış... O eskiden uçsuz bucaksız orman olan şu bozkırlarda şimdi dağlar tepeler hepsi ağaçsız... Boynu bükük yetimler gibi sahipsiz... Sabahtan akşama kadar üzerine düşen güneş ışığıyla kavrulmuş... Çatlayacak derecede ısınmış taşlardan ve topraktan ibaret bir arazi olmuştu meramız...

 

Kimselerin kalmadığı o dağlarda viran olmuş o bağlarda tek başına babamın ne işi vardı? Ne ediyordu da sabahtan akşama kadar o dağlarda Ferhat’ın dağı delmesinden daha sabırlı bir şekilde incecik de olsa gözeler bulup aşağılara su akıtmaya çalışıyordu...

 

-Yetmez mi artık baba? Yaş kemale erdi yetmez mi?

 

Ah şimdi oturduğu metrobüs koltuğunda, babası yaşındaki ihtiyarlardan bile yorgun hâlde koltuğa yığılıp kalan nice gence taş çıkartırcasına seksen yaşında o topraklarda gününü akşam eden babam diyor ki:

 

-Ah be evladım... Aşağılardaki kaplumbağaların, kertenkelelerin, kedilerin köpeklerin akla hayale gelmeyen binbir canlının börtü böceğin suya ihtiyacı var bilmez misin? Susuz hayat olur mu? Bize Rabb’im el vermiş ayak vermiş. Akıl vermiş izan vermiş. Bize düşen vazife de bu kurak bu çorak hâle gelmiş topraklara bir damla da olsa ark açıp su gitmesine vesile olmaktır...

 

Şuraya minik bir göze açıyorsun, kenara çekilip seyre dalıyorsun... Kaç hayvan kenar kenar gelip buradan su içip gidiyor bir bilsen... Ne diyeyim babam, biz hepimiz bırakıp şehre göç eyledik... Hayatımızı toprağa hasret asfalt ve beton zeminlerde geçirir olduk... Belki de aşırı stres ve sıkıntı yaşamamızda ayağımızın hiç toprağa değmemesinin de etkisi var... Gökten alınan enerji yere boşalamıyor galiba... Belki babamın o sakinliği dinginliği toprakla iç içe olmasından... Ah babam ah hasret kaldığım topraklarımız...

 

Rumuz: “Babam”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.