Birbirini severek evlenmişler...

A -
A +

“Medine-yi Münevvere’de Ravza yanında koku satan Erzurum Hasankaleli İbrahim...”

 

 

 

İbrahim dedemin acıklı hikâyesini anlatmaya bugün de devam ediyorum. Babam İbrahim’in iki gözü iki çeşme misali akıp durdu. Çünkü annem Serfinaz ile babam İbrahim birbirini severek evlenmişlerdi. Birbirilerine âşıklardı. Amma elden ne gelir kader böyle...

 

Birkaç ay sonra babam, kocası savaşta şehit olan iki çocuklu bir kadınla evlendi. Yuvasını kurdu, ocağımız tütmeye başladı. Ben üvey babadan kurtuldum bu sefer de üvey anne elinde kaldım. Babam her zaman bana “kızım ben bir gün bu memleketi terk edip gideceğim” derdi.  Babamın bu yeni evlilikten Halis ismini koyduğumuz bir kardeşim dünyaya geldi ancak yüzü hiç gülmedi, pek memnun kalmadı. Ben on altı yaşıma gelmiştim. Bizim köyde oturan Mirza Beyle beni nişanladılar. Ben de Mirza’yı severdim. “Oh düğünüm olacak üvey anneden de kurtulacağım” diye düğün gününü âdeta iple çekiyordum. Bir gün Babam Erzurum’a gideceğim dedi. Gitti bir daha da geri gelmedi. Yıllar geçti. Bir daha babamdan ne bir haber ne de bir malumat alabildik.

 

1965 yılında hacca giden Malazgirtli Hacı Haydar Keklik, Medine’yi Münevvere’de Ravza’nın yanında koku satan Erzurum Hasankaleli İbrahim isiminde bir dedeyle tanıştığını, ondan defalarca koku aldığının haberini aldık. Bir sohbete Hacı Haydar, beni tanımadan ortaya bu olayı anlatınca ben hemen “Haydar kardeş o anlattığını bir daha anlat” dedim. O da tekrar anlatı. Ben “İşte o gördüğün terk-i dünya olan babamdır” dedim. Hacı Haydar iki yıl sonra tekrar hacca gidince gidip İbrahim dedeyi görmek ister. Komşuları İbrahim dedenin öldüğünü söylerler...

 

Hamidiye Alaylarından bir acı hatıra da şöyledir: Bölgenin en çok sevilen sayılan din adamı ve kanaat önderi Nakşibendi Şeyhi Hacı Haydar el-Kersi Hazretlerinin Ermeni çeteleri tarafından Varto’da şehit edilmesidir. Bu haber bölgede büyük üzüntüye sebep olur. Hacı Haydar el-Kersi hazretlerinin cesedini "bulunmasın yoksa halk ayaklanır!" diye üç parçaya ayırırlar. Lakin bu şehadetten önce yaşanan enteresan bir konuşma geçer baba ile oğlu arasında. Hacı Haydar Hazretleri bir gün büyük oğlu ve halifesi Şeyh Abdullah’a der ki:

 

“Evlat bu Ermeni beni öldürüp parçalara ayırsa her parçamı bir yerlere atsa ‘bu benim babamdır’ diye nasıl tanırsın?”

 

“Aman baba, Allah korusun!”

 

“Yok sen hele söyle, nasıl tanırsın?" DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.