“İlim bilgi fen ve hendese güzel ahlakla, edeple bezenirse etrafa ışık saçar faydalı olur...”
Dün başladığım köy odalarıyla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
O köy odaları âdeta birer medrese, okul, edep erkân ilim irfan öğrenme yerleriydi. Adab-ı muaşereti öğrenirdik. Âdeta bir psikoloji tedavi merkezi gibiydi de. Dertli olan derdini, borçlu olan borcunu ailevi sıkıntısı olan sıkıntısını anlatırdı ve odadaki akil insanlar buna çareler arardı. Hiç kimse kendini yalnız hissetmezdi.
Bir cenaze oldu mu cenazeevinde bir haftaya kadar yemek pişirilmezdi. Konu komşu o cenaze evine yemek götürürdü. Mahallede bir aya kadar düğün ve eğlence ertelenirdi.
O toplum nasıl bu toplum oldu bir tarafta insanlar can verirken bir tarafta insanlar eğlenmeye nasıl devam ediyor anlamak mümkün değil.
Eğer o evde babası ölmüş büluğ çağına ermemiş bir yetim varsa o cenaze evinde su bile içilmezdi. Komşusunun acısını komşusu paylaşır âdeta dert ortağı olur, bunu yaparken de bugünkü gibi sınıf ayrımı filan da asla yapmazdı. Yani zengin zenginle fakir fakirle olmazdı hep beraber olurlardı. Riya gösterişi yapmadan Allah rızası için yaparlardı.
Komşunun fazla misafiri varsa hemen yakın komşuları gider bir kısım misafirleri evine getirir ağırlardı. O daracık evlerde ne çok misafir bakılırdı. Şimdi insanlar kocaman salonlarda bir misafir ağırlarsa akabinde on şikâyet eder oldu. Bir fark vardı. O zamanlar insanların evleri imkânları dardı amma gönülleri genişti. Şimdiki insanların evleri arabaları imkânları çok ama gönülleri dardır. Önemli olan gönül genişliği değil midir? Huzur da gönül genişliğinde değil midir?
O iki sınıflı okulda okuyan ve tezek sobasıyla ısınan, gaz lambası ışığında ders çalışan ilk üniversiteli Kemal ağabeyim oldu. Bu da köylülere bir iftihar meselesi oldu. Bu iki sınıflı ilkokulda okuyan çok üniversiteli insan çıktı. Babam bizlere hep şunu söylerdi:
“Edepsiz ilim topluma fayda vermez. İlim bilgi fen ve hendese güzel ahlakla, edeple bezenirse etrafa ışık saçar çok faydalı olur. İlmin başı, ortası, sonu hep edeptir.” Hani der ya Yunus Emre: “İlim meclislerinde aradım kıldım talep/İlim geride kaldı ille edep, ille edep...” Aynen öyle...
Orhan Yavuz Ejder/Akhisar-Manisa
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...
Her satiri cok dokunakli
Cok icten samimi bir yazi dizisi
Guzel
Hayırlı cumalar.