Gülsüm’ü de Ömer’le evlendirirler...

A -
A +

Ömer, “Eğer Bekir’in kızı Gülsüm olursa kabul ederim yoksa bu barışma olmaz” der.

 

 

 

Zeynep Halamın çile dolu hatırasına devam ediyorum... Zeynep yeni analığı olan Zeycan’a ebelik yapar. Bir kız çocuğu dünyaya gelir. Birkaç gün sonra evlerine dönerler. Bu ziyaretten hiç mutlu olmamıştır Zeynep.

 

Öte yandan Zeycan Hanım bir gün kocası Bekir’e “yahu adam, senin bu Zeynep kızını ilk defa gördüm, güzel genç bir kadın bunu evlendirmek lazım” der. Bekir “Ben de onu düşünüyorum ama iki tane küçük çocuğu var, o problem. Eğer çocukları olmasaydı ben hemen kızımı evime getirip evlendirirdim” der. Zeycan “adam çocukları dedelerine bırakır kızını alıp getirirsin iyi bir başlık parasına birine verirsin. Herkes Zeynep’i ister hatta dünürcüler sıraya girer. Hem de elimiz üç beş kuruş para görür” der ve kendinden örnek verir: “Bak benim abilerime, sen ikinci kocamsın. Hepsinden başlık parası aldılar, sen de alırsın zaten ayıp da değil herkes aynısını yapıyor.”

 

Bu muhabbet günlerce devam eder gider. O ara Zeynep’in küçüğü Gülsüm de 15 yaşına girer. Köyde bazı nahoş olaylar olur. Zeynep’in akrabasıyla köyde kuvvetli olan bir sülale kavga ederler. Silahlanıp karşı karşıya gelirler. Her an büyük bir olayın çıkması an meselesidir.

 

Bölgenin kanaat önderleri araya girip iki sülaleyi barıştırır. Karşı taraf Zeynep’in akrabalarından bir kız vermelerini ister. Yıl 1947... O yıllarda yaşananlar bu... Kızı da yeni cezaevinden çıkmış iki çocuk sahibi olan yaşı biraz ilerlemiş birine istemekteler.

 

Adı Ömer’dir. Ömer, “Eğer Bekir’in kızı Gülsüm olursa kabul ederim yoksa bu barışma olmaz” der. Gülsüm’ün annesi iyi kadındı ben onu isterim.

 

Bekir’in üçüncü derecede olan akrabaları Bekir’in yanına gelirler, “Bak Bekir Efendi bu barışın olması için bir kız verelim dedik, fakat karşı taraf hiçbirimizin kızlarını beğenip almadı, illa da kızın Gülsüm’ü istiyorlar. Biz sana başlık parasını verelim. Sen bu kızı Ömer’e ver, yoksa barış sağlanamaz, işlerimiz kötüye gider” deyip Bekir’i ikna ederler.

 

Gülsüm’ü Ömer’le evlendirirler. Gülsüm hem akrabalarının hasmı olan bir eve gelin gidiyor hem de gittiği evdeki iki küçük çocuğa o küçük yaşında annelik yapacak. Başka çare de yok... O yıllarda Anadolu’da bir kere kadın olmak zor bir iş. Gülsüm o körpe yaşında dünyanın ağır yükünü o cılız narin omuzlarına yüklenir. Kaderine razı olur işine eşine bakar. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.