“Üftade hazretlerinin talebesi Aziz Mahmud Hüdayi türbesine gitmemek olmazdı.”
Yağmurlu bir cumartesi sabahı, Bursa semalarında müezzin efendinin “essalatü hayrun minen nevm” sedaları dolaşırken güne başlıyorduk...
Ev ahalisi tatlı bir telaş içinde toparlanmaya, yolculuğa hazırlanmaya başlamıştı. Bir cemiyet için İstanbul’a gidecektik. Nihayet yola çıktık. Yola çıkmıştık çıkmasına ama bardaktan boşalırcasına rahmet yağıyordu. Silecekler yağmurun hızına yetişmekte zorlanıyordu. Temkinli bir yolculuktan sonra tatlı sohbetler eşliğinde 'Dersaadet’e ulaştık...
Bursa’da misafir olduğu günlerde evliya zatları ziyaret etmeyi pek seven kayınvalidem Medine Hanım da yanımızdaydı. Bursa ve civarlarında onun vesilesiyle ziyaret etmediğimiz evliya ve âlim zat kalmamış gibiydi. Onların hayatlarını titizce araştırır hem duygulanır hem feyiz alırdı. İstanbul’a gitmişken Bursa’da sıkça ziyaret ettiğimiz Muhammed Üftade hazretlerinin büyük talebesi Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin yanına gitmemek olmazdı. Üsküdar’a yaklaşmıştık. Heyecanımız dorukta puslu havada ilerliyorduk. Normalde türbenin olduğu sokakta aracı park edecek yer bulmak çok zorken türbeye en yakın yerde bir araçlık yer bulmuştuk ve Bursa’dan beri hiç dinmeyen yağmur o sıra azalmıştı. Anlatılması zor bir manevi havada bulmuştuk kendimizi. Hani derler ya zaman durmuştu sanki...
Sabah saatlerinin sakinliğinde türbeye yaklaştığımızda sanki o büyük veliyi karşımızda görecektik. Öyle bir heyecan içerisindeydik. Saygıyla türbesine girdiğimizde Fatiha ve İhlas-ı şeriflerimizi okuyup ruhuna hediye eyledik. O güzel vakitlerin verdiği huşu eşliğinde aracımıza geri döndük. Çok gitmemiştik ki kız kulesi civarında silecekler yine tüm hızıyla çalışmaya başladı... Hemen hemen akşam vaktine kadar da böyle devam etti. Niyetimiz hayırdı. O büyük veliyi, hocasının “sultanlar ardınca yürüsün” dediği veliyi ziyaret edecek kadar bir süre yağmur dinmişti âdeta. Hepimiz o gün o anların tesiri altında kaldık ve hatırladıkça da hâlen duygulanırız... Gönüller sultanının sözleriyle elveda diyorum...
"Dosttan yana kanat bulup uçalım/Ağ u karaya bakmayup geçelim/Hızır gibi âb-ı hayat içelim/Gel gönül dost illerine gidelim./Hak'tan Hüdâî'ye ihsân olurdu/Her vechile yollar âsân olurdu/Zerresi gün gibi rahşân olurdu/Gel gönül dost illerine gidelim...”
Şaban Yıldız-Bursa