“Uzun zaman gösterdiği çabadan sonra nihayet genç kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı...”
Doğduktan hemen sonra babası, 2-3 yaşlarında ise annesi vefat etmişti. Çok küçük yaşta yetim ve öksüz kalınca, amcası kendine sahip çıkmış, onun yanında ilkokulu bitirmişti. İlkokulu okuduktan sonra amcasına yük olmamak adına minibüslerde muavinlik yaparak çok küçük yaşlarda hayata atıldı. Yaşı biraz ilerleyince yengesinin rahatsızlıklarını hissettiğinden amcasının evine gitmemeye başladı...
Muavinlik yaptığı minibüsler evi gibi olmuştu. Bu sayede şoförlüğü öğrendi.
O yıllarda şoförlük önemli bir meslekti. Kazançları da oldukça fazlaydı. Ehliyeti yoktu ama bir ailenin yanında şoför olarak işe girdi. Hem şoförlüklerini yapıyor ve hem de bu ailenin evinde kalıyordu...
Oturdukları sitede bir kızı sevdi ve onunla evlenmek niyetindeydi. O zamanlar genellikle evlenmek niyetiyle olurdu tanışmalar. Moda tabirle "flörtleşme" uygun düşmezdi.
Gönül bu, ferman dinlemiyordu. Genç kızın onu görebileceği yerde araba yıkıyor, dikkatini çekmeye çalışıyordu. Uzun zaman gösterdiği çabadan sonra nihayet genç kızın dikkatini çekmişti ve kızın gönlü de ona kaymıştı. Genç kızın mütedeyyin bir ailesi vardı.
Bu tür tanışmaları tasvip etmiyordu. Ayrıca bu şehre göç ettiklerinden bu yana yirmi yıl geçmişti ve kimseye kolay kolay güvenilmezdi. Kızın, iki abisi ve üç de erkek kardeşi vardı. Genç adam, sevdiği kızın babasını mahalleden tanıyordu. Cömert, iyi ve merhametli bir insandı. Kızın annesi hakkında pek bir bilgiye sahip değildi. Fakat elinde bulunan resimdeki kendi annesine çok benziyordu. Böyle düşündükçe içten içe “inşallah olacak bu iş” diyordu...
Ortak tanıdıklar vasıtasıyla kızın ailesine haber ulaştırıldı. Baba tarafsız, anne ise olaya soğuktu. Şoförlük yapan gencin kaldığı evin sahiplerinden hazzetmediğinden olsa gerek kızını bu adama vermek istemiyordu. Diğer yandan ailesine bakacak sorumlulukta olmadığını, kızının yaşının da küçük olduğunu düşünüyordu...
Anne ve baba büyük oğlunun sözüne çok itibar ediyordu. Baba, anne ve büyük ağabeyle durumu konuşmaya başladılar. Anne, sert görünümlü, kimseye güvenmeyen, tedbirli, tam Osmanlı hanımefendisi bir kadındı. Baba ise yumuşak huylu ve tartışmalardan haz almayan bir kişiliğe sahipti. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...