“Şimdi ne dayımda yakışıklılık kaldı ne halamda çene... Olan en çok babaanneme oldu...”
Halamın evlilik için neler yaptığına ve neler yaşadığımızla ilgili hatıramı anlatmaya devam ediyorum...
Bir süre gelip gidip annemle babamın yuvasını yıkmaya çalışan halama karşı, mutlu evlilikleri olan annem ve babam direniyorlar, ne söylerse söylesin aldırış etmiyorlar ve halama hiç yüz vermiyorlar.
O ise ısrarından vazgeçmiyor. Hatta bir keresinde olayı alevlendirmek için annemle saç saça baş başa kavgaya tutuşuyor annemi dövmeye kalkışıyor. Annem zor kurtuluyor elinden... Yine de durumu kocasına anlatmıyor.
“Kız kardeşin beni saçımdan başımdan yolmaya kalkıştı” demiyor. Sabrediyor... Bu ısrarlı sataşmalara karşı gösterilen bu ısrarlı sabır halamı çileden çıkarıyor. Bu defa öfkesini kendi annesine yani babaanneme yöneltiyor. Kavganın içine çekmek istercesine her gün kendi yaşadığı evde huzursuzluk çıkarmaya başlıyor. Hatta kendi öz annesine saldırarak onu dövmeye kalkışıyor. Aslında psikiyatrik bir vakaymış ama kim görecek de kim anlayacak o yıllarda... Öfke kontrolü yapamayan insanın kesinlikle tedavi olması gerekir. Hem kendine hem çevresine sıkıntı olmaması için.
Tabii ‘keskin sirke küpüne zarar’ dedikleri gibi bizler doğduk büyüdük halamın gençlik yıllarındaki bu hırçınlığından bu sabırsızlığından geriye yanıp küllerini savurup sönmüş bir volkan kalmıştı...
Hayatı hem kocasına hem kendine hem de anası babası olduğu hâlde yetimler gibi büyümek zorunda kalan iki küçük yavruya zindan eden halam zaman içinde yaşlanmış enerjisi bitmiş beli bükülmüş bir zavallı olmuştu...
Hiçbirimiz gidip geldiğimizde yolda gördüğümüzde kendisine asla saygısızlık yapmadık. Çünkü annemiz babamız bizi böyle yetiştirmişti. O bizim halamızdı... Her hâliyle bizimdi...
Biz ise altı kardeş ve anne babam ile huzurlu ve mutlu bir aile olmanın huzur ve mutluluğunu yaşadık.
Dayım da gittiği şehirden âdeta suyu sıkılmış posası atılmış limona dönmüştü. Gençliğinde ne yaşadı ise yaşadığı kadar yaşayıp ömrünü sağda solda harcayıp yaşlı bir ihtiyar olarak dönmüştü. Ama olan halama en çok da evladından ve gelininden çeken babaanneme olmuştu...
Ne derler eskiler: "Allah yüz güzelliği değil huy güzelliği versin..."
Rumuz: “Gülendam”
Yıldırım bursa
ÂMİN ÂMİN.