“Çiftlikte adam olsa bile krikosunun olduğu ne malum? Belki de yok! Boşa gidiyorsun...”
İstanbul Boğaz Köprüsü'ne yeni girmiştik... Servis muhabbetlerinden birini yapıyorduk. Gözlerim Boğaz’ın engin maviliğinde dinlenirken, Atlas Okyanusu’nu 69 defa geçmiş tecrübeli Mutasım Kaptan’ı dinliyordum... Bir hikâye kitabında okuduğu ilginç bölümü aktarıyordu...
Şoförün biri, özel otosunda keyifle purosunu tüttürerek yol alırken, arabasının sağa sola zikzak yapmasıyla şaşırır. İnip bakar ki sol arka teker patlamıştır. Değiştirmek için arabasında kriko yoktur... Şöyle sağa sola bakınır ama ıssız yolda ne gelen vardır ne giden... Bir müddet sonra heyecan ve telaş sarmıştır şoförü:
-Eyvah, bu ıssız arazide ne yapacağım?
Uzaklarda bir çiftlik olduğunu fark edince biraz ümitlenmiştir... Kontağı kapatır ve çiftliğe yönelir... Ama karamsar duygularıyla da yol boyu hesaplaşmaya başlar:
-Ya çiftlikte kimse yoksa?.. Ben o zaman ne yaparım?
Yine kendi kendine cevap verir:
-Canım hele bir gidelim bakalım...
Bir müddet daha gider ama vesvese durmaz:
-Çiftlikte adam olsa bile krikosunun olduğu ne malum? Belki de yoktur!
-Yahu başka çaremiz var mı? Bak yolda kaldık!.. Mecburen gideceğiz...
Bahçeden girerken hâlen kendi kendine konuşmaktadır:
-Krikosu olsa bile belki de vermez!..
-Yahu emanet isteyeceğim... Bir teker değiştirip vereceğim!..
-Vermez efendim... Kriko onun değil mi, vermez!?..
-Canım emanet olmazsa kiraya da mı vermez? Parası neyse parasını veririz!..
-Hayır efendim, para da versen vermez!.. Mal onun değil mi?..
-Yahu altı üstü bir kriko be!.. Yemeyeceğiz ya... Bir lastik değiştireceğiz...
Derken çiftlik evinin kapısına gelmiştir. Ama öyle öfkelenmiştir ki, burnundan solumaktadır. Zile basar üst üste… Az sonra, hiçbir şeyden habersiz kapıyı açan çiftlik sahibi gülümser:
-Buyurun hoş geldiniz!..
Bizim şoför açar ağzını yumar gözünü:
-Senin vereceğin krikoya da sana da yazıklar olsun! Terbiyesiz muhannet adam!.. Sen de krikon da yerin dibine batsın!..
Çiftlik sahibinin şaşkın bakışlarına aldırmadan, yüz geri döner ve hızla uzaklaşır çiftlikten...
Selim Gelse-Beylerbeyi