M. Emin Arvasi Amca nasıl kurtuldu?

A -
A +

Arkadaşları sevinçle boynuna sarılırken nasıl olup da kurtulduğunu çok merak etmişlerdir. Seyyid Mehmet Emin Amca ise yaşadıklarını şöyle anlatır: "Büyük bir gürültüyle birlikte baktım koca koca kaya parçaları üzerime doğru geliyor. Alışkanlığım üzere o an hatırıma ceddim Abdülkadir Geylani Hazretleri geldi. Onun ruhaniyetine sığınarak dua ettim: -Yetiş ya ceddim! Dedim. Hepsi bu... Sonra tevekkül içinde Rabbimin takdirine boyun eğdim. O anda sanki bir gizli el üzerime düşen kayaları sağıma, soluma, önüme ve arkama atıyordu. Hiçbir kaya parçası hiçbir tarafıma isabet etmedi. Ben de sevinç ve heyecanla kendimi izledim. Sonra da çıkıp yanınıza geldim. "Evet, mağazamıza gelip bir İhlâs şofben alan müşterimiz yaşadığını böyle anlatmıştı. Bu işittiğimizi bilahare Mehmet Emin Amca'nın oğlu Süreyya Abiye anlattık. O da tasdik etti: -Evet, dedi. Babamın başına böyle bir hal gelmişti. Sonra bir oğul olarak muhterem babasından birkaç cümle anlattı. -Babam, 1977 yılında ben on yedi yaşında iken vefat etti. Kendi vasiyeti üzerine Bağlum'a defnettik. Defin sırasında kalabalığın hengâmesinde ayağım kaydı ve kabre doğru düştüm. Çok heyecanlandım. Ama kabirden burnuma tarif edemediğim çok güzel bir kokunun yayıldığını hissettim. Kokunun sermestîsiyle korku ve heyecanım tamamen izale oldu. Babasıyla ilgili bu anısını anlatan Süreyya Abi bir de üzüntüsünü dile getirdi: -Rahmetli babamın kabri başına bir çınar ağacı dikmeyi arzuladım ama on beş yıldır bu arzumu yerine getiremedim. Ben Süreyya Abi'nin bu arzusunu biliyordum. Çünkü birkaç defa daha bu çınar dikme arzusundan bahsetmişti. O duyguyla dedim ki: -Abicim, bak şirketimizin arabası var. Bölge Müdürümüz Enver İlhan Abiye söyleyelim, bir pazar Bağlum'a gidelim. -Acaba izin verir mi? -Abi niye vermesin? Hemen bölge müdürümüze durumu anlattık. O da izin verdi, "Tabii, gidebilirsiniz" dedi. Hemen Beylikova'da olan Ziraat Teknisyeni olan İbrahim Elkan Abiye telefon açıp sorduk: -Abi çınar ağacı dikim mevsimi ne zaman? -İki ay sonra. -Ooo çok iyi. Durumu anlattık ve müsait olduğun bir izin gününde beraber Bağlum'a gidelim dedik. Çok sevindi, "olur" dedi. Kendi ücretiyle 2 tane çınar fidanı hazırlama işini de üstlendi. 2 ay çabucak geçti. Eskişehir'den Ankara'ya hareket ettik. Bu arada Bilecik Pazaryeri ilçesinden PTT'de çalışan Ahmet Kuyucu Abi de gideceğimizi duymuş o da izin gününü bizimle gitmeye ayırmıştı. Bizi Bağlum'da Antalya Bölge Müdürümüz Yusuf Yalçın Abi ile Süreyya Abinin dayısının çocukları karşıladı. Önce Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin kabri başında dua ettik. Sonra çınar dikimi için mezkûr kabrin ayakucunu kazmaya başladık. Epey kazdık sonra bir taş geldi. "Bu kadar derinlik yeter mi yetmez mi?" derken, "Taşı oynatalım belki biraz daha derin olur" dedik. Derken ortalığa tarif edilemez hoş bir koku yayılmaya başladı. Sanki misk ü amber kokusu gibiydi. Ben "Bu koku da nereden geliyor" derken kulağıma eğilen Süreyya Abinin sesini işittim: -Baki Abi, sana bahsettiğim o koku vardı ya işte o koku, bu koku. Bir anda hepimiz mest olmuştuk. Adeta bulutların üzerinde uçuyorduk. Sevgili Peygamberimizin hadisi şerifi hatırıma geldi: "Kabir ya Cehennem çukurlarından bir çukur, ya da Cennet bahçelerinden bir bahçedir." Çok şükür, çok şükür, çok şükür... O güzel kokuyu duyunca gözlerimiz doldu nem./ Kalbimizde kalmadı ne tasa ne gam ne elem./ Cennete giden müminlere bizden olsun selam,/ Bundan sonra söylenecek ne söz kaldı ne kelam." * Baki Çakırca - Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.