Nihayet üzgünce itiraf etti

A -
A +

“O anki çaresizliği telefondan bile hissediliyordu. Nihayet üzgün bir şekilde itiraf etti...”

 

 

 

Yıl 1993’tü... Türkiye gazetesinin Burdur bürosundaydım. Sabah mesaimiz başlamış, her zamanki yoğunluğumuz sürüyordu.

 

Bölge Müdürümüz Nurettin Bey ve yardımcısı, bir ilçedeki büro temsilcisiyle günlük işlerimizle ilgili beni görevlendirmişti. Telefona sarıldım, ilçe temsilcimizi aradım. Karşımdaki sesi ben tanıdım ama o beni tanıyamadı. Serde gençlik var. “Dur şuna ufak bir şaka yapayım” dedim.

 

Kendimi firmanın İnsan Kaynakları servisinden arıyormuş gibi tanıtıp resmî ve kibar bir dille, temsilciler için bir değerlendirme yaptığımızı söyledim. Sesi hemen değişti. Daha bir ciddileşti... Ben de heyecana heyecan katmak için:

 

“Hazırsanız sorulara geçebiliriz” dedim.

 

Bu büyük bir ciddiyetle “Hazırım, buyurun” dediğinde gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

 

“Türkiye gazetesi yayın hayatına kaç yılında başlamıştır?”

 

Temsilcimiz derin bir sessizliğe büründü, cevap yok. İkinci soruma geçtim:

 

“Türkiye gazetesinin dış politika yazarı kimdir?”

 

Sayfalar hışır hışır açılıp kapanıyor, büyük ihtimalle gözleri yazar isimlerini tarıyordu. Cevap yine yok. Son sorum:

 

“Bugün orta sayfada yer alan yazarımız hangi konuyu ele almıştır?”

 

O anki çaresizliği telefondan bile hissediliyordu. Nihayet üzgün bir şekilde itiraf etti:

 

“Bugün henüz okumadım.”

 

Bunun üzerine ona teşekkür edip telefonu kapatmak üzereyken, endişeyle sordu:

 

“Peki sonuç ne olacak?”

 

Üç soruya da cevap veremediği için kriterleri karşılamadığını en kısa sürede tekrar aranacağını söyledim. Ayrıca, temsilcilik görevinin çok hassas olduğunu kurumumuzu bu ilçede temsil ettiğini hatırlattım.

 

Bu konuşmadan sonra tekrar aramadım. Ancak bir sabah her zaman olduğu gibi mesai başlamak için temsilciliğe gittiğimde, ilçeden gelen bu abinin durgun ve moralsiz olduğunu fark ettim. Sohbet sırasında neden böyle olduğunu sorduğumda, İnsan Kaynaklarından aranıp sorulara cevap veremediğini, bu yüzden büyük bir pişmanlık duyduğunu ve geceleri uyuyamadığını söyledi.

 

Onu bu kadar derinden etkilediğimi fark ettiğimde, içimde bir vicdan azabı oluştu. Ancak gerçeği itiraf edemiyordum. Söyleseydim, büyük ihtimalle güzel bir dayak yiyecektim! DEVAMI YARIN

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.