“Sofu Dayı çocuk sayısını beşe, hatta altıya çıkardığı için o yıl yol vergisinden kurtuluyor...”
O yıllarda nüfus kayıt işlerinin devlete yol vergisi vermek veya çocuk yapmak arasına sıkışıp kalmış ahalideki yaşanmışlıkları anlatmaya bugün de devam ediyorum...
O yıllarda kocaların eşlerine hamile olup olmadıklarını sormak ayıp olarak niteleniyordu. Bu tür konuları kadınlar kendi aralarında konuşurdu. Sonra dolaylı yollardan kocalar karılarının hamile olup olmadıklarını öğrenmiş olurlardı.
Nüfus memurunun sorusuna Sofu Dayı bu sebeple kesin cevap verememiştir. “Öyle diyorlar” demiştir.
Sofu Dayı sorusuna nüfus memuru olumlu cevap verince, olmayan bir çocuğun kütüğe yazılabilme ihtimali ortaya çıkıyor. Ne var ki, çocuğun kız mı, oğlan mı olacağını kestiremiyorlar. Daha hayatta çocuk yokken doğmuş gibi nüfusa çocuk kaydetmek... Bunun üzerine, bir çözüm olarak, 1 kız, 1 oğlan şeklinde ikiz çocuğu doğmuş gibi nüfusa iki çocuk kayıt ediliyor. Tabii ki kâğıt üzerinde... Böylece, Sofu Dayı çocuk sayısını beşe, hatta altıya çıkardığı için o yıl yol vergisinden kurtulmuş oluyor.
Kayıt tarihinden yedi sekiz ay sonra bir erkek çocuk, yani Önal Hoca dünyaya geliyor. Hâliyle daha önce kütüğe ezbere yazılmış olan, aslında olmayan kız çocuğunu(!) ortadan kaldırmak gerekiyor. Sofu Dayı da Akseki'ye giderek nüfus memuruyla görüşüyor ve beraberce olmayan kız çocuğunu "kayıtta" öldü diye yazarak düşüyorlar...
Sofu Dayı konusunu bitirmeden önce, onun trajik ölümünü de yazmak gerekir diye düşünüyorum. Sofu Dayı yaşlanınca, hacca gitmeye karar verir. Orada şeytan taşlamaya giderken, ayağı kayar. Birbirini tepelercesine yürüyen insan selinin altında kalır, çiğnenir. En sonunda onu öldü zannederek bir kenara sürükleyip bırakırlar. Sofu Dayı yarı ölü bir durumda Türkiye'ye döner ve bir süre sonra da hayata veda eder... Köyümüzden benim de adını aldığım Hacı Osman lâkaplı kişinin ilk hacca giden kişi olduğu söylenir.
Yaş değiştirme konusunda bir arkadaşımdan daha dinlemiştim. Ne derece doğru bilemem ama 1960'lı yıllar... Babası Almanya'da işçi olarak çalışırken, birçok Türk'ün orada çocuk parası almak için, burada nüfus dairesine hediye ve rüşvet vererek çocuk yazdırdıklarını, sonra da ya askerlik öncesi veya artık büyüdüğü için çocuk parası kesileceği zaman, yine aynı yöntem ile nüfustan sildirdiklerini söylemişti...
Osman Nuri Yıldırım