Önemli değil, geldin ya...

A -
A +

“Zili çalmamla kapının açılması bir olurdu. Mübarek kadın kapının dibine iskemle atardı...”

 

 

 

Dağda taşta gezinirdik... Binbir endişe bulaşırdı beynime. Ya pis bir mayına basarsam ya darmadağın yayılırsam, çok acır mıydı? Ağlar mıydım yoksa öksüz bir kız çocuğu gibi? Ya bulursa beni aniden bir kör mermi, ya yığılırsam olduğum yere boş bir çuval gibi?

 

Bazen yanına düşerdi kızıl bir ışık huzmesi, art arda vızıltılar, kulaklar duymaz olur, bağırışlar, haykırışlar.

 

Sabah yavaşça ağrırdı... Helikopter gelirdi. Tamam geçti, derdi. Komutan: “Vukuat yok” derdin. Bir elini kendi göğsüne koyardı o sert adam, diğerini senin omuzuna.

 

-Tamam aslanım derdi, geldin ya!

 

Anadolu'ya çalışırdım, her şehrine uzanırdım. Uzun yollardan yürürdüm bitmeyen karanlıklardan. Farların gösterdiği aydınlıkta sürerdim otomobili. Karlar, yağmurlar, sel basmış ovalardan geçerdim. Gökyüzünün yeryüzüne yaklaştığı yaylalardan akardım.

 

Yıldızların saçlarıma döküldüğü Anadolu izbelerinden yaklaşırdım adım adım İstanbul 'a.

 

Yalnızlıklara teslim olmuş gecenin içerisinde girerdim çocukluk sokağıma. Kapı daha anahtarı sokarken açılırdı arkadan. Gözleri uykusuzluk ve endişeden kısılmış bir adam sarılırdı boynuma. Yanaklarını öperken ''çok yoruldum baba'' derdim de “olsun oğlum” derdi. Geldin ya.

 

Ne kadar yakında olsak geceye kaldı mı arkadaşlıklar, huysuzlanmaya başlardım. Evde bekleyenim var ben gideyim” diye tutturur, kalkardım.

 

Bir Boğaziçi yeli, bir Kadıköy sağanağı gibi koşardım eve. Zili çalmamla kapının açılması bir olurdu. Mübarek kadın kapının dibine iskemle atardı.

 

İçeri girerken sitem ederdi: “Nerede kaldın beklemekten belim ağrıdı” derdi. Sarılıp öperdim anamın yanaklarından, saçlarından.

 

“Çok mu ağrıyor, ovayım mı?” derdim de “önemli değil geldin ya!” derdi.

 

Şimdi onca yıl sonra bakıyorum da sıralı yaşıyoruz hayatı.

 

Nöbetçi inzibat gibi koltuk tepesinde bekleyen annesine soruyorum ikide birde;

 

“Oğlan dışarıdan döndü mü, eve girdi mi?”

 

Kımıldanıp duruyorum yatakta, saat daha erken diye avutuyorum kendimi.

 

Çok geç kalmaz biliyorum... İyi çocuk, ama yine de!

 

Neden sonra annesi kulağıma fısıldıyor yatarken.

 

-Geldi eve, arkadaşlarıylaymış.

 

Bir elim göğsümde, yüzüme yayılan uykulu tebessümle dönüyorum sağıma;

 

Oh Geldi ya... diyorum.

 

          Hakan Kınay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.