Özlem’in sürpriz daveti

A -
A +

“Biliyor musun eşimin dayısı, Cemalettin Dayı Hazreti Hüseyin Efendimizin soyundan...”

 

 

 

Bazı anlar vardır ki üzerinden yıllar geçse de hiç unutulmaz. Aklınıza geldiği an gözleriniz nemlenir. Geçen cuma günüydü. Tespihi elime aldım “biraz salevat-ı şerife çekeyim” dedim. Biraz çektikten sonra gözümün önüne hiç unutmadığım çok güzel bir hatıram geldi. İstedim ki sizlerle de paylaşayım.

 

Efendim 2000’li yılların başlarıydı. O vakit Bitlis merkezde oturuyorduk. Ana Çocuk Sağlık Merkezinde çalışıyorduk.

 

Sağlık müdürlüğünün o günlerde yine bir aşı kampanyası vardı. Kampanyalarda normal personelin yanında takviye personele de ihtiyaç olabiliyordu. Bizi de takviye ekip olarak yardım amaçlı Ana Çocuk Sağlık Merkezinden Sağlık Ocağına göndermişlerdi.

 

Saha görevi güzeldir ama aynı zamanda yorucudur. Masabaşı günlerden sahaya çıktığınızda günlük hayatınızı da yeniden dizayn etmeniz gerekir.

 

Neyse görev taksimi yapıldı. Biz iki arkadaş bize verilen görevi yapmak için mahallenin bir sokağından işe başladık.

 

Bitlis’i görenler bilir, bulunduğumuz yer arazi olarak biraz dağlık alandı. Biz adım adım, ev ev hem aileleri ziyaret ediyoruz hem sağlık hizmetlerini yapıyoruz. Yeni yüzler, yeni insanlar hele de o hane halkının bizi misafir ederken gösterdikleri izzet ikram... İnanın insan mahcup oluyor. Biz görev için gitsek de onlar bizi misafir gibi görüyordu. İlla bir şey yiyin için diyerek izzet ikramda bulunmak istiyorlardı.

 

Velhasıl ev ev, kapı kapı dolaşa dolaşa hayli yorulduk. Vakit de öğle oldu. Namaz da kılacağız ama nerede? Biraz dinlenmek istiyoruz arkadaşımla. Çözüm ararken arkadaşım Özlem dedi ki:

 

"Gül seni bizim Şıh dayılara götürsem gelir misin?”

 

-Kim ki onlar?

 

Eşimin dayısı, yani Cemalettin Dayı. Biliyor musun dayımız evlad-ı resul. Hazreti Hüseyin Efendimizin soyundan. Hem onlarda ne var biliyor musun?

 

-Hayır bilmiyorum, ne var ki?

 

Peygamber Efendimizin sakal-ı şerifi var. Ziyaret eder, namaz kılar döneriz.

 

-Sahi mi kız Özlem?

 

“Sahi söylüyorum hadi gidelim.”

 

Gül, sakal-ı şerifi duyar da gitmez mi? Beni aldı bir heyecan. Sanki Efendimiz aleyhisselâm hayattalar biz de ziyaretine gidiyoruz... Ne kadar yol yürüdük hiç hatırlamıyorum. Kalbim nasıl çarpıyor. “Özlem çok kaldı mı?” sorusunu tekrar ede ede en nihayetinde Şıh dayılara geldik... DEVAMI YARIN

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.