“Suyun bize öğrettikleri de var. Önüne bir kaya çıkarsa onunla uğraşmaz, etrafını dolaşır.”
Su, Allahü teâlânın tüm canlılara bir ihsanı. Önemini bildiğimiz gibi yokluğunu hep yaşadık. Hayvanlarımızı otlatırken, mandalarımızın rahatlamak için kullandığı yarı balçık göletlerde bile su içmek zorunda kaldıklarımız çok olurdu.
Bilhassa köy yerlerinde suyun kıtlığı çok hissedilir. Hep su ile haşır neşiriz. Çeltiklerimiz, çimenlerimiz hayvanlarımız. Kırda her canlı bize suyun ihtiyacını hissettirir sadece kendi susuzluğumuz değil.
Bir gün köyümüze tanımadığımız biri gelmiş. Köylülerin yardımıyla beni buldu. Bize yürüyerek yaklaşık bir saat uzaktaki köydenmiş. Kuyudan su çeken sulama sisteminin pompası bozulmuş. Köylü kırılan parçayı da almış fakat yerine takamamış. Bunu benim yapabileceğimi de köylülerden öğrenmiş. Ben de ilkokul sonrası bir müddet tamircide çalışmıştım ama bir çırağın bilgisinin ne önemi olur ki. Zaten 13-14 yaşlarındaydım.
Neyse belki yararlı olabilirim ümidiyle gittik. Su motorunun önemli bir parçası kırılmış. Uzun uğraşma sonunda pompayı çalıştırdık. Enteresandır suyun sesine bir inek çok uzaktan koşarak geldi. Su içmeye başladığında yine enteresan bir şey oldu. İnek daha birkaç yudum bile içmemişken köylü ineği döverek kovmaya çalıştı. Hayvanın içeceği su neydi ki? Denizde damla mesabesinde... Peki o an ne oldu? Adam “hayvanı kovalayacağım” derken motora takılan parçayı kırdı. Ona göre ineği oradan kovmak sıradan bir şeydi ama ineğin o kovulmasına çok üzülmüştüm. Ne yalan söyleyeyim pompanın bozulmasına üzülmedim.
Suyun bize öğrettikleri de var... Önüne bir kaya çıkarsa onunla uğraşmaz. Etrafından dolaşıp akmaya devam eder. Bize verdiği mesaj hiç kimseyle uğraşma etrafından dolaş akmana bak... Kayayı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir. Suyun bu öğüdü bize sabır tavsiye etmesidir. İstikrarı tavsiye etmesidir. Su uyumludur. Her yere her tabiata uyum sağlar. Unutmayalım ki her tabiata uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir değişime direnenler ise katı... Bahçemizdeki erik ve söğüt ağaçlarını fırtına sonrası gördüğümüzde erikte dal budak kalmaz iken her şiddetli esişte yerlere yatan söğüt ağacı rüzgâr sonrası yine ayaktadır...
Su teslimiyet içindedir ama suyun gücünü kimse alt edemez... Bütün dereler önünde sonunda büyük nehirlere oradan da denizlere kavuşur.
Mustafa Ali Mahdum
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...
Mustafa abi tsk ederiz anlatmalarin cok güzel