“Bir daha o taşralının adını anmayacaksın! Hele yüzünü görmeyeceksin!”
Hafta iznimi dört gözle bekledim... O hafta olmadı... İki hafta sonra izne çıktığımda bir yolunu bulup sevdiğim kıza ulaşabildim. Abisinin bana gönderdiği mektubu uzattım:
-Senin abinden geldi... Açıp okur musun?
Ayşe, kendisine uzattığım mektubu aldı ama daha açıp okumadan dedi ki:
-Abim senin gönderdiğin mektupları bulmuş. Sinirden deliye döndü. “Bir daha o taşralının adını anmayacaksın! Hele yüzünü görmeyeceksin!” dedi. Hatta bana da tehditte bulundu.
“Hemen şimdi bana o haddini bilmez çocuğun adresini vereceksin. Ben göstereceğim ona ne yapacağımı” dedi. Mecbur kaldım adresini vermeye...
-Demek askerdeki adresimi sen verdin ağabeyine...
-Evet ama mecbur kaldım.
-Ben adres verdiğine üzülmüyorum. Ama sana tokat atmasına içim dayanmadı. Hiç mi acıma duygusu yok abinde? Ya kendine sormadı mi hiç? O hiç âşık olmadı mı? O bir kalp taşımıyor mu? Sevmek ona yabancı bir kelime mi?
-Öyle ama gurur meselesi yapıyor işte...
-Bak Ayşe bu saatten sonra bu aşk artık böyle sürüp gidemez. Ok yaydan çıktı bir kere. Geri dönüş olmaz. Abin beni hakir görüyor, sana layık görmüyor. Ama ben daha asker iznimi kullanmadım. Bir aylık iznim var. Ben izne çıkınca benimle benim şehrime gelmeye var mısın? Benimle gelmeye hazır isen benim eşim olmaya var isen, abine sana tokat atmanın bizi tehdit etmenin cezasını da vermiş oluruz. Var mısın?
Ayşe cesur yürekli biriydi. Hatta bana göre onun aşkı Leyla'dan da Şirin'den Aslı’dan da büyüktü.
Hiç tereddütsüz "varım" dedi. Ve ben onu seksen yılının temmuz ayında İstanbul Boğazı'nın öte tarafından alıp beri tarafına Anadolu yakasına getirdim. Nikâh yapıp evlendik.
İznim bitince tekrar vatani vazifemi tamamlamak üzere İstanbul'a döndüm. Komutanlarım Yılmaz Yüzbaşı ile Bahri Çavuş sağ olsunlar beni yanlarına alıp ailesi ile barıştırdılar. Tam kırk dört yıl oldu onunla evleneli. Dört çocuğumuz oldu. Hatta torunlarımız ile mutlu sağlıklı bir evliliğimiz var. Kayınbiraderim ile de canciğer kuzu sarması gibi kardeşten de öte sıkı dost olduk. Bir hafta birbirimizi aramadan duramıyoruz. Bazen ona takıldığım da oluyor.
“Hacım ayaklarıma bir bakar mısın? Ayağıma göre ayakkabı bulabilmiş miyim?”
Şahin Ertürk-Kütahya