Veda eden halılar

A -
A +

“Büyürken akıp giden hayat da böyle masumiyet gibi usulca veda ederken anlaşılmıyor...”

 

 

 

“Ben küçükken zaman çok farklıydı” gibi malum bir cümle ile başlamak ne kadar doğru?

 

Birçok insanın düşündüğünün aksine eskiden zaman değil insanlar farklıydı…

 

İnsanların farklı olması da içtimai hayattan mimariye, bakışlara, yazıya, konuşmaya velhasıl her şeye sirayet ederdi.

 

Modernleşmenin ve endüstrinin handiyse her şeyi tek tip hâline getirdiği de bir gerçek. 40’ları geçenlerin hatırlayacağı bazı şeyler elbette vardır.

 

Küçükken arkadaşlarla her cumaya gidişimizde üst kata çıkar, yüksekliğin verdiği hâkimiyet duygusunun heyecanı ile bütün cemaati izlerdik. Kubbeye yakın olmak hissi şimdilerde gözümüzü kapatsak da dualarda, bir o kadar uzak…

 

Üst katın ve büyüklerimizin kıldığı zemin katın bir altındaki Kur’ân Kursu’nun halıları farklıydı. Orta kat yekpare bir halıdan müteşekkil iken diğerleri irili ufaklı tek tek halılarla bezeliydi. En masum secdelerimizde alnımız bazen iki halının arasına gelir, yamuk duruşlarla secde ederdik.

 

Hatırlarım; yine günlerden bir cuma günü, demek ki o gün erken gitmişiz camiye. Musallada bir tabut ve üstün tabuttan daha büyük bir halı ile örtülüydü. Muhtelif renklerde, ilmek ilmek işlenmiş gözü yormayan desenlerle bezenmiş bir halıydı… Ne zaman sonra anladım ki her şeyden mazur ve biz masum bir çocukken üst katta secde ettiğimiz halılar sadakayı cariye olsun diye vefat eden insanların yakınları tarafından önce sevdiklerine sonra camiye hediye edilen halılarmış... Şimdi kaç camide böyle halı kaldı bilemiyorum... Belki de hiç...

 

Endüstrileşme ve imkânlar arttıkça bu güzel sadaka şekli zaman içinde bırakıldı. Belki ihtiyaç da kalmadı ve yekpare, fabrika çıkışlı halılarla örtülü üst katlarımız oldu. İyi ya da kötü oldu demiyorum, elbette sadece ölümü ve hayatın kısalığını anlatan eskilerdeki birçok şey gibi o güzel halılar da masallarda anlatıldığı üzere sanki havalandılar ve hayatımızdan usulca çekildiler.

 

Bir söz aklıma düştü yine: “Durursa anlaşılır saatin kaç olduğu…”

 

Büyürken akıp giden hayat da böyle, masumiyet gibi usulca veda ederken pek anlaşılmıyor...

 

     Onur Genişcan

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.