Daha “ne oldu ne var?” diye sormaya fırsat bulamadan iki polis içeriye daldı!..
Memuriyetin beraberinde akşam saatlerinden sonra ve tatil günlerinde benim de katkı sunduğum bir bakkaliyem vardı yıllar yıllar önce...
Bir gün, çok yakından tanıdığım dostum arkadaşım olan bir müşterimin amca oğlu dükkândan içeri kendini attı. Ardından atlı mı kovalıyor denir ya öyle girdi dükkândan içeri paldır küldür...
Bir baktım beti benzi kül gibiydi. Kalbi körük gibi atıyordu... Nasıl bir korku nasıl bir telaş nasıl bir heyecan vardı çehresinde.
Birisi mi kovalıyordu, ne olmuştu, nereden kaçmış da dükkâna kendini atmıştı kim bilir?
Bütün bunlar benim bir anda zihnimden geçen duygulardı. Ama bu genç adama ne diye soracak, söze nereden başlayacaktım.
Daha ben onu sakinleştirip “ne oldu ne var?” diye sormaya fırsat bulamadan hemen peşinden iki polisin süratle içeriye daldığını gördüm. Bu defa bendeki şaşkınlık yerini panik ve tedirginliğe bıraktı.
Her şey bir an içinde gelişmişti... Polisler birini arıyor gibiydi. Biz hemen hazır ola geçer gibi polislere dönük olduğumuz yerde taş kesildik. Ama o delikanlı hâlen çok büyük bir panik içindeydi.
Polisler her ikimize de sordular nefes nefese:
-Silah sesi duydunuz mu?
O delikanlı konuşamıyor başını iki yana sallayıp “duymadım” demek istiyordu. Ben de “duymadım memur bey” diyerek cevap verdim.
-Siz ikiniz de bizimle geliyorsunuz!
Ne olduğumu anlayamadan o delikanlı ile birlikte kendimi karakolda buldum. Emniyette beni normal odaya aldılar. O delikanlıyı dışarıdan görüldüğü onun içeriden göremediği camekanlı bölmeye aldılar. Burada ona ne sorular soruldu bilemiyorum ama bana aynı soru tekrar soruldu. Konuyu sakin bir şekilde anlatıp o kişinin de polislerden az önce dükkâna kendini attığını söyledim.
Ama polislerin verdiği bilgiyle bu kez ben şoke oldum! Meğer bulunduğum dükkâna çok değil elli metre mesafede bu delikanlının amcasının oğluna silah sıkmışlar ve öldürmüşler. Cinayet işlenmiş.
Demek ki insan bazen öyle dalgın oluyor ki elli metre mesafeden, silah sesini bile duymayabiliyor. Yaşamasam inanmazdım.
Fahri D.-İstanbul