Yerini çocuklara bile söyleme!

A -
A +

“Bir sanduka içinde biriktirdiği 200 civarında Reşat altını, 200 lira kadar banknot vardır”

 

 

 

Birinci Cihan Harbi. 1913-1914 yılları. Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal eder. Erzurum ve Muş illerinde oturan dedelerimiz İç Anadolu’ya göç etmek zorunda kalır. Dedemler Ejder ailesi, önce Kayseri Tomarza İlçesi Pusatlı köyüne yerleşir. Sonra dedem İbrahim Ejder’in çabalarıyla Rumlardan boşalan Şebinkarahisar’ın Bildor (Çamlıbel) köyüne yerleşir.

 

İbrahim dedemin büyük oğlu Bekir amca da yakındaki Killik köyünden oranın yerli Türklerinden Fatma’yla evlenir. Oraya yerleşirler, ev arazi sahibi olurlar.

 

Babam Hacı İbrahim 1918-19 yılında bu Bildor (Çamlıbel) köyünde dünyaya gelir. Babamla amcam Bekir arasında yirmi yaş farkı var. Babam Bekir amcanın büyük kızı Ayşe’den iki yaş büyük.

 

Daha sonra savaşlar biter, göçler azalır; Misakımillî hudutları belli olur. 1930 yılında akrabalardan Hüseyin (Halime oğlu) Ejder Malazgirt bağlı Roşkan (Balkaya) ata yurduna geri döner. Dedem İbrahim bu arada bayağı zenginleşir.

 

Bir gün Hüseyin amca Malazgirt’ten Şebinkarahisar’a dedeme gelerek onu tekrar köye göçmeye davet eder. Dedem Hüseyin amcanın sözüne pek itibar etmez ve gitmez.

 

Hüseyin amca, abisi Mehmet amcanın evini de alır Malazgirt’e götürür. Bizim akrabalarda üç dört ev kalır. Onlar da zaman içinde kimi İstanbul’a kimi Malazgirt’e giderler.

 

1928 yılında Zeynep hala Şebinkarahisar’da dünyaya gelir. Hüseyin amca yine gelir, dedemin Malazgirt’e dönmesi için. Bu defa ikna eder ve dedem “Yalnız ben köye gelemem, gelirsem Erzurum şehir merkezine yerleşirim. Bizim Mustafa amca da orda oturuyor” der. Dedem İbrahim çoluk çocuk kardeşleri de alır Erzurum’a yerleşir. Lakin yine Malazgirt’teki akrabaların ısrarı üzere o sene o da Balkaya köyüne yerleşir.

 

Dedem İbrahim’in külliyetli bir para ve altını vardır. 150 kadar sağımlık koyun alır bir çift öküz beş tane sağımlık inek kendisine de güzel bir at alır. O dönemde ahalinin ekseriyeti çarık giyerken dedem kundura giyer. Babam derdi ki: “Babam bir cemiyete gitti mi, hele İbrahim Ağa’nın ayakkabısını pencere önüne koyalım, çarıkların içinde kalmasın” derlerdi.

 

Kısa zamanda İbrahim dedemin namı her tarafa yayılır. Dedem birkaç dil bilen sohbeti dinlenen münevver biri.

 

Hırsızlar çalmasın diye o altın dolu küçük sandukayı, çömlek içindeki parayı evinde saklar. Nenem Hazal’a da “yerini çocuklara bile söyleme” diye sıkı tembih eder. DEVAMI YARIN

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.