Dünyada birçok ülke vardır. Fakat “vatan” diyebileceklerimiz sınırlıdır. Örneğin bizim ülkemiz sıradan bir ülke değil de topraklarını aziz şehitlerinin kanıyla sulamış, şanlı al bayrağına kıymetli şehitlerinin kanının rengini vermiş, gerektiğinde bütün cihanla savaşmış asil bir “vatan” olmuştur. Yüzyıllardır adının geçtiği yerde mazlumlara teselli, huzur ve umut aşılarken, zalimlerin kalplerine korku salmış, merhamet ve adaletin önemli bir temsilcisi olmuştur. Her fırsatta önüne sürülen taşları teker teker temizlemesini bilmiş, boynuna dolandırılmaya çalışılan zincirleri söküp atmıştır.
Şimdilerde biz gençlere sosyal medya üzerinden kirli ve bozuk düşünceler aşılanmaya çalışılıyor. Bir genç olarak arkadaşlarıma ve kardeşlerime şunları hatırlatmak istiyorum: Bizler yukarıda da belirttiğim gibi, asil bir vatanın evlatlarıyız. Ve yaptığımız, yapacağımız çalışmalar ecdadımıza olan borcumuz. Bizim rehavete kapılma gibi bir lüksümüz yok. Çünkü şu an bile etrafınıza bakarsanız çevrenizin ateş topu gibi olduğunu görebilirsiniz. Hemen yanı başımızda Filistin’de soykırım var, Doğu Türkistan’da ağır bir zulüm var. Ve inanın bunların kat kat fazlasını bizim ülkemize yapmak için fırsat kolluyorlar. Bizim tarihimize bakıp ders almamız ve bize yakışır biçimde davranmamız gerekiyor. Bize “İlmi Çin’de dahi olsa gidip almak” şanlı tarihimizi dünyaya tanıtmak, her alanda gözümüzü zirveden ayırmayıp oraya ulaşmak için çabalamak, İslamiyet’e dört elle sarılmak ve arkamızda hoş bir seda bırakmak yakışır…
Ayrıca unutan veya inat edenlere de şunu hatırlatmak istiyorum geçmişten günümüze yapılan savaşlara ve verilen mücadelelere baktığımızda kazananlar hep elinde Kur’ân-ı kerim, dilinde dua ile cepheye koşanlar olmuştur.
Betül Burcu
Ey güzel çocuk,
Sen camiye geldiğinde
Minberin rengi değişti,
Mihrabın kokusu,
Duvarların süsü değişti.
Sen güzel çocuk,
Sen özel çocuk...
Sana bakan gözler nurla parlar,
Gönüllerde onur uyanır.
Ey güzel çocuk,
Seni saflarda görmek,
Ne hüzün bırakır ne keder.
Yalnızca melekler değil,
Amcalar, ablalar da tebessüm eder.
Minicik ellerinle dua ederken,
Reyyan kapısından girip,
Kevser'in kıyısındaki çiçekler gibi kokuyorsun.
Biz büyüklere bir diriliş,
Bir umut, bir mutluluk oluyorsun.
Ey güzel çocuk,
Yaratana günde beş vakit ulaşırken,
Kendini ulaşılmaz sananlara,
Dünyaya dalıp kaybolanlara selam olsun.
Bir günde ihtiyar olanlara inat,
Ömrü bahtiyar kılan çocuk...
Masumiyetiyle kıbleye duran,
Riyadan uzak, gerçeği bulan çocuk...
Ey güzel çocuk,
Bizse sayısız heveslerle,
Sayılı nefeslerimizi tükettik.
Ne bir derde çare sunduk,
Ne de kendimizi arındırdık.
Zaman su gibi akıp gidiyor çocuk...
Günümüz azalıyor,
Ve ölüm bir hakikat.
Ne olur...
Ne olursun güzel çocuk,
Bizleri de duana kat.
Süleyman Kayış
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...