Kendi hızıyla yetinmeyen tek varlık insanoğludur. O bu duyguyla ilk önce atı evcilleştirmiştir. At Türk’ün kanadı, yiğidin ise öz kardaşı olmuştur. At Türk’ün töresinde mukaddes sayılmıştır. Hatta İslam’da eti ve sütü helal olduğu hâlde gazaların ve cihadın vazgeçilmez yoldaşı olduğu için kesilmesi mekruh sayılmıştır. Kılıç, yay ve okun her birinin ayrı ve mukaddes manaları vardır. Eski Türk komutanları Tigin diye anılırdı. Tig, kılıç demektir. Tigin, ömrünü kılıcına, gazaya, vatana millete adayan kimse demek olsa gerektir. Kadın ise en mahrem, en mübarek, en özel varlığımız… Olmasaydı, olmayacaktık.
İlk önce atımızı, sonra da pusatımızı elimizden aldılar. Şimdilerde en büyük oyunlar da kadınlarımız üzerinde oynanmaktadır. Güzeller güzeli Peygamber efendimiz aleyhisselam “Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” buyurmuştur ki insanın can emniyeti gibi, ahiret hayatı da pusatın gölgesindedir. Çünkü pusatın gölgesi, bayrağın gölgesidir. Ol dahi, din ü devlet ve mülkü milletin varlığı ve selametidir. Endülüs’teki felaket ve daha nice vatan toprağının elden çıkması hep bu gafletin neticesidir. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh” atasözü devletin bekasının her an savaşa hazırlıklı olmaktan geçtiğini çok güzel ifade eder. Kılıç, dosta güven düşmana korku vermek için kuşanılır. Osmanlı padişahlarının kılıçlarını İstanbul’un manevi sultanı Eyüp Sultan hazretlerinin huzurunda kuşanması, kılıcı Hakk’ın emrinde, insanlığı kurtarmak için kuşandıklarını ifade eder. Buna göre kılıç öldürmek için değil, yaşatmak için kuşanılır. İşte tarih boyunca Türk askerinin farkı burada gizlidir. Türk askeri adı görklü Muhammed aleyhisselamın biricik neferi olan Mehmetçik’tir.
İdris İspiroğlu
ŞİİR
İstanbul’u suçlama!
O istemedi
Megalığa bir meze olmayı
Endamını kırma
Zaten,
Kalabalıktan nefret ederdi,
Mayası…
İstanbul’u suçlama!
Yüzündeki perçemli güzelliği,
Görmeyenleri,
Onu yedi tepesinden,
Seyretmeyenleri,
Zaten hiç sevmezdi…
İstanbul’u suçlama!
Zehirden boğulmayı,
Boğulurken milyonluk olup
Gürültüyle coşmayı,
Zaten hiç mi hiç yeğlemezdi…
Küsme ona!
Hâlâ peşinde kendisini kurtarmaya
Bırakırsan eğer onu,
Çıkacak,
Bu elem içinde, bir yığın ordusu.
Emek Veren: Emre Yıldırım
DUYGU DAMLASI
“Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma” der bir atasözü... Gerçekten de sizin kendi duygu ve düşüncelerinize göre o an için size uygun gelen, sizi onaylayan, beğenen, sizden güya kendi duygusuna düşüncesine göre yardım isteyen kimseleri kendinize göre olumlu sayabilirsiniz. Dost görebilirsiniz. Ama ya siz yanılıyorsanız? Ya yanlış yönlendiriliyorsanız? Ya sizden bilgi saklanıyorsa? Aksine o an için sizin canınızı sıkan, size katılmayan, sizin gibi düşünmediğini söyleyen kimseye diş bilerken o size aslında doğru söylüyor ise... Sizin canınızın sıkılması pahasına da olsa görevini yerine getirmek için çalışan sorumluluk sahibi birisi ise... Aslında size bir şekilde doğruyu gösteriyor ve sizin ileride daha büyük sıkıntılar yaşamanıza engel olacak bir kararlılık gösteriyorsa... Siz duygunuzun esiri olarak hem kendinize hem o görev ve sorumluluğunu bilen kimseye haksızlık etmiş olmaz mısınız? O hâlde lütfen... Duygularınızın esiri olabilirsiniz ama düşüncelerinizi de kenara atmayın...
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...