Takvim nedir? Düz mantıkla bakıldığında takvimi, basitçe “günleri, ayları ve yılları görüp takip edebildiğimiz bir çizelge” olarak tanımlayabiliriz.
Eskiden kâğıda basılı hâlde daha yaygınken şimdilerde teknolojinin gelişimiyle beraber her şey gibi takvim de telefonumuzun içinde. Aslında basılı takvimlerde daha çok anlıyor gibiydik günleri… Sayfaları çevirip her gün bir sayfa kopardığımızda zamanın değerini daha çok kavrıyor olabilir miydik? Kopardığımız her takvim sayfası ömrümüzden bir gün daha bittiğini hatırlatmaz mıydı bizlere? Geçen zamanımızın somut bir örneği gibi değil miydi?..
İşte bir ay kadar sonra 2024 yılını da geride bırakıyoruz… Şunun şurasında otuz kırk gün kaldı... Koca bir 320 günü daha geride bıraktık. Hepimiz için daha dün gibi değil mi? Bir yıl daha geçmişken geriye dönüp bakmalı ve yılın değerlendirmesini yapmalı, tefekkür etmeliyiz... “Bu geçen yıl bize ne kattı?”
Zaman geçiyor, biz fark etsek de fark etmesek de... Telefonumuzun içindeki takvim uygulamasındaki kutucuk, kare kare hızla ilerlemeye devam ediyor, dikkat etsek de etmesek de...
Mümkün olduğunca her günü güzel geçirelim… Sevdiklerimizle güzel hatıralarımız kalsın, en çok da kendimizle... Kendisine faydası olamayanın bir başkasına olamaz derler ya hani o misal…
Koparılan takvim yaprakları yok olsa da bizim bu dünyada izimiz kalsın. Bizi hatırlayan insanlar gerçek bir tebessümle ansın… Geldik işte, gidiyorken bir hoş sedamız yankılansın…
Zehra D.
ŞİİR
İçimde adını koyamadığım tarifsiz bir duygu!
Yeşiller yeşil mi hâlâ?
Maviler mavi mi?
Öyle bir karası çökmüş ki içime gecenin,
Gündüzler gündüz mü şimdi?
Kalbim daralıyor beynimin feryadından!
Denizler deniz mi hâlâ?
Yoksa büyük bir su birikintisi mi?
Çay içmek istiyorum ince belli bardaktan
Nerden çıktı demeyin şimdi bana
İyi gelir derler ya hani kedere, gama...
Bir yokuşu elinde yüklerle tırmanmak,
Yokuş aşağı koşmaya benzemiyor.
Ellerini bırakıp bisikletle gidenler,
Çöl sıcağında koşanlarla mı yarışıyor?
Buradakilerin sadece bisikletleri değil,
Büyük araçları var,
Hatta büyük gönülleri de...
Oysa değer biçmek bir kimseye
Kadifeyle fistanla ölçülmüyor.
Ah be gafil insan!
Dünya senin olsa kaç yazar?
İnsan tartıdaki kadar etmiyor.
Hiç olmaya geldim dünyaya,
Hiçlik deryasında boğulmaya...
Bilmem bu yüzden ak mı kara mı sular?
Bilmem bu yüzden denizler hâlâ deniz mi?
En derin okyanuslarda boğulurum sadece.
Gülerim sonra bir kayığa yerleşenlerin hâline...
Tutunamazken insan insana,
Dünyaya bu denli tutunmak niye?
Her şey geçecek bizden
Biz de geçeceğiz bu dünyadan,
Her birimiz farklı hızlarla...
Yokuş yukarı elinde yüklerle koşanlar,
Elbette mizanda uçaklarla
Uçanlardan ağır gelecek.
Gün olur devran döner,
Büyük büyük gönüllerin karşısında,
Hiçliğe ermiş bir gönül galip gelir.
Sabrın sonu selamettir.
Allah dağına göre kar verir.
Yolun sonu saadettir.
Sen yükü gönderenin hatırına sabret!
Yeter ki sen bu yükü layığıyla taşımayı bil!
Kübra Can Karaca