Sabah uyandığımızda ilk işimiz sosyal medya hesabımızı kontrol etmek değil de sağlıklı olarak yeni bir güne merhaba demenin mutluluğu olursa, kahvaltı sofrasında ne eksik acaba diye düşünmektense ailemizle muhabbetin tadını çıkartırsak, elbiselerimizi seçerken kimlerin beğeneceğinin kaygısını taşımaktansa bize yakışanı tercih edersek, aynada kendimize bakarken burnumuzun büyüklüğü yerine gözlerimizin güzelliğini görürsek, evden çıkarken yine mi okula veya işe diye başlayan şikayetler yerine "Allahaısmarladık" diyebildiğimiz bir ailemiz olduğuna şükredersek, kapıda karşılaştığımız komşumuza yüz çevirmeyip selam verirsek, bindiğimiz otobüste kaptığımız koltukta gözlerimizi kapatmak veya telefonumuzla ilgilenir gibi yapmak yerine etrafımızda yer vereceğimiz yaşlı, engelli, hamile vs. birinin olabildiğini de düşünebilirsek, kendi aracımızla trafikteyken en kısa ve hızlı yoldan gitmenin planlarını kurmaktansa başkalarının da haklarına riayet edersek, yüzümüzü asmak yerine tebessümü eksik etmezsek, sıra beklerken öne geçmenin uyanıklık değil insanlara yol vermenin korkaklık değil erdem olduğunu bilirsek, ortak paydalarda buluşmanın çatışmaktan daha kolay olduğunun idrakinde olursak, ortak mekânları nasıl görmek istiyorsak öyle bırakabilirsek, herkesi bizim gibi düşünmeye zorlamaktansa fikirlere saygı duyarsak, her zaman konuşmak yerine karşıdakini de dinleyip hak verirsek, kişiliklerle alay etmeyip herkesin özel olduğunu kabul edersek, biriktirmek yerine paylaşırsak, kavga etmek yerine barışırsak, kıskanmak yerine gıpta edersek, üşenmek yerine çalışırsak, hakaret etmektense eleştirmeyi tercih edersek, çözümsüzlük içinde kıvranmaktansa çözüm odaklı olursak, ağlatmaktansa güldürürsek, hep örnek almaktansa örnek olmaya çalışırsak hayat bir başka haz verir insana…
Aman sen de demeyip denemeye mi çalışsak acaba!
Mustafa Yıldırım
ŞİİR
Gitme
Dünya yalan dünya boş koş bakalım sen de koş
Kimseler memnun değil olmamış hiç kimse hoş
Kimseyi karalama atma hiç kimseye taş
Bırak gurbet elleri sılaya hanene koş.
Uyma eller sözüne kendine güvene gel
Üzme sevenlerini kendini sevene gel
Bırak gurbet elini köyüne evine gel
Havada kalmasın bu dostluğa uzanan el
Dur gitme dedim sana dinlemedin sözümü
Kalmasın gayri arkada bırakma gel gözümü
Dost nasihati sana karartma gel yüzümü
Beraber yürüyelim bayırını düzünü.
Yine yazdı Süleyman bir dosta nasihati
Nasip etsin Allah'ım cümlemize cenneti
Cennette buluşalım tüm Muhammed ümmeti
Nasip etsin herkese Cennet gibi nimeti.
Süleyman Usta/Espiye-Giresun
HERKES YALNIZLAŞTIKÇA: Bazen bazı toplantılarda rastlarız, çıkar birisi “ben dürüstüm, bir ceketim var" diye kendini lanse eder. Öteki der ki: “Sen dürüst olsan ne yazar, bu zamana kadar bir ceketten başka bir şeyin olmamış. Senin daha kendine hayrın yok ki başkasına hayrın olsun." Yine bazı seminer ve toplantılarda insanlara başarı için ne yapması gerektiği anlatılır. Hemen hepsi kişisel gelişim adıyla yapılır. Oysa atalarımız “bir elin nesi var iki elin sesi var” demiyor muydu? Herkesin tek başına kişisel gelişiminin topyekûn gelişmeye yansıyıp yansımaması da bir o kadar önemli değil midir? Günümüzde uzmanlar kişisel başarının da çevreden kopuk olduğunda insanı mutlu edemediğine dikkat çekiyorlar. Sonunda deneye yanıla doğruyu bulacaklar galiba. Çünkü toplum aslında bileşik kaplar gibidir. Birbirine kaynaşmak birbiriyle paylaşmak birbiriyle iletişim kurmak zorundadır. Mutluluk ve huzur birbiriyle bir araya gelindiğinde elde edilebilir.
Herşey bir yana, babaları hapiste olan, annelerinin çöp toplayarak geçindirdiği beş çocuğun yanarak ölmesi yaktı içimi. Bize ne oldu? Devlet bakamadığı zaman fukara babası kabadayılar bunlara sahip çıkardı. Kabadayılık bile bitti gitti...