Çetin imtihan

A -
A +

Milenyum ve iletişim çağında millî ve manevi değerlere sahip ailelerin büyük çoğunluğunun kanayan yarası çocuklarını kendi değerleri doğrultusunda eğitememeleridir. Çocuklarımızın yetiştirilmesinde çevre, ortam ve çağ aileden çok etkili bu bir gerçek. Bundan otuz kırk yıl önce çocuklar yetiştiği aileye mensup fertlerin ortalaması bir kişiliğe ve kültüre sahip olurdu. Bugün maalesef öyle değil. Çeldiriciler ve dış etkiler çok fazla.

 

Pardösüsüz balkona çıkmayan bir annenin dekolteli, şortlu kızı; kahve tanımamış babanın kafeleri mekân tutan evlatları var.

 

Bir de sanırım evlat yetiştirmede ebeveynler kendisini gereğinden fazla önemsiyor, öne çıkarıyor. Fıtrat üzere doğmayı veya yatkınlığı göz ardı ediyoruz. “İyi çocuk yetiştirdim” diye övünenler; siz evladını bütün yalvarmalarına rağmen kurtuluşa eriştirecek gemiye bindirmeye ikna edemeyen Hazreti Nuh'tan daha mı iyi eğitimcisiniz? Habil de evlat Kabil de. İkisini de aynı anne baba yetiştirdi. Biri katil, diğeri mazlum. Mehmet Akif gibi bir şahsiyet abidesinin oğlu uyuşturucudan öldü, cenazesi çöplükte bulundu. Sen “salih evlat yetiştirdim” diye kasım kasım kasılan arkadaş! Sen hâşâ peygamberlerden daha mı ehil ve bilgilisin!..

 

Dünya imtihanının en kritik olanı aile ile olan değil midir? Kimi anne ve babası ile; kimi eşi ile kimi kardeşi ile kimi evladı ile imtihan edilir. Salih evladın, eşin, kardeşin, anne baban varsa onlarla imtihan edilmediğin için Allah'a bin niyazda bulun. Çünkü bu imtihandan daha çetini yoktur. Yabancı ile bir sorunun varsa irtibatını keser, uzak durur sıkıntıyı defedersin. Sorun içeride ise çare bulmaktan başka yolun var mı? Kanından canından olanı 'atsan atamazsın satsan satamazsın..." Şair ne diyor: "Takdirden gelene tedbir olunmaz, / Ne çare gılayım ben bundan geru"

 

Rabbim kimseyi yakınları ile imtihan etmesin.

 

     Şaban Özüdoğru

 

 

ŞİİR

 

Emellerim sevdiklerim
 
Farklı bir yol gördüm, götüren ötelere...
Akıbeti nedir bu yolun?
Takvimler nehir misali akıp giderken,
“İyi budur! Sor, öğren” dediler bilenlere.
Hayaldir hayat zira hakikatlilere...
 
Değişen neydi? Ben miydim?
Emellerim ve sevdiklerim!
Gerçeğin karşısında bu, artık hakikatim!
İyilerin ziyneti benim rehberim.
 
Rahmet deryasından bir damla içenlere,
Muhabbet ikliminden rüzgâr gibi esenlere,
Erenlerin toprağından gül olup bitenlere,
Nihayet ebedi saadetin kapısından
Işık olup geçenlere,
Can veren bu uğurda; baş kesen, yaş dökenlere!
İlahî!
Rahmet eyle ve dahi bizi şefaatlerine nail eyle…

          Gökhan Durukan

 

 

TARİHİMİZDEN BİR YAPRAK

 

 

AHMED MUHTAR PAŞA: 93 Harbi'nin doğu cephesi kumandanı ve Osmanlı sadrazamı. 1839’da Bursa’da doğdu. 93 Harbi esnasında Zivin, Gedikler ve Yahniler muharebelerinde Rusları yendi. Kazandığı bu zaferler sebebiyle Sultan İkinci Abdülhamid tarafından “Gazi”lik ünvanı ve Murassa Osmani Nişanı verildi. Bu arada çok kıymetli altın bir kılıç da hediye edildi. Ahmed Muhtar Paşa, Yahniler Savaşından on bir gün sonra vuku bulan Alacadağ Muharebesinde kısmi başarılar elde ettiyse de, neticenin aleyhte olacağını düşünerek orduyu geri çekmiştir. Aynı harbin devamı esnasında Tuna cephesinde tehlikenin artması üzerine İstanbul’a davet edilerek, Çatalca hattı kumandanlığına getirildi. Bu görevden sonra Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye Reisliğine (Genelkurmay Başkanlığına) tayin edildi ve 1892’de Mısır fevkalade komiserliğine getirildi. 1919 yılında İstanbul’da vefat eden Ahmed Muhtar Paşa, Fatih Camii avlusunda metfundur. Matematik, takvim ve astronomi alanlarında çalışmaları vardı.

 

 

 

Yetenekli Kalemlerde önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.