Çocuklarımızdan umudu almayın

A -
A +

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü... Ama büyük olarak kimin umurunda... Bitmiyor kötülükleri. Yetmiyor yaşattıkları acılar. Dinmiyor gözyaşları. Susmuyor çığlıklar. En fenası da bitmek tükenmek bilmeyen kötülükleri her geçen gün daha da büyüyerek ilerliyor. Hâl böyleyken hayatta yaşanamayacak kadar zorlaşıyor. Yaşamak anlamsızlaşıyor. Umutlar tükeniyor. Ve ben böyle hissettiğimde içim daralıyor. Ruhum bedenime sığmıyor. Koca evrendeki hava, şu dünyadaki zerrecik bedenime yetmiyor. O alacağım tek nefes zehir oluyor, yutkunmak işkenceye dönüşüyor. Çünkü çocuklar ölüyor. Çocuklar... O bakmaya kıyamadığımız, kendimizden bile sakındığımız çocuklarımız ölüyor.

 

Şu yalan dünyada unuttuğumuz tüm masumiyeti bize hatırlatan yegâne varlıklarımız da gidiyor. Öyle bir oyun başlattılar ki masumiyetimize de savaş açtılar. Suçsuz günahsız çocuklarımızı da bir taraf yaptılar, düşman bellediler ve şimdi minik yavrularımız tek tek ölüyor.

 

Sahip çıkamadık onlara, ellerimizden kayıyorlar, masumiyetimizi kaybediyoruz, ölüyorlar. Bu azap bir gün bizi de bulacak ama biz hâlâ öyle bomboş oturuyoruz, elimiz kolumuz bağlanmış ağzımızı da sanki sımsıkı kapatmışlar da sessiz soluksuzuz. Bir vicdanımız durmuyor, sürekli konuşuyor.

 

Vicdanının sesine kulak verenler için de Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuş: “Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin...”

 

Benim de yazım bu yüzdendir. Bu haksızlığı kalemimle düzeltmek istemem ve benim gibi hissedenlerin de sesi olmak için yazıyorum. Elimden de yalnız bu geliyor. Daha fazlası içinde buna dur diyebileceklere sesleniyorum. Artık ne yapılması gerekiyorsa yapın da bu kanı elimizden temizleyin. Bizi bu kötülüğe ortak etmeyin. Bize bu dünya için hâlâ bir umut olduğunu hatırlatan çocuklarımızdan umudu almayın, çaresiz bırakmayın. Onlar bize Allah'ın emanetleri onlara sahip çıkın, emanete hıyanet etmeyin.

 

     Ebru Ağır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

 

 

 

     Ağlatan dünya

 

 

Kahrınla döndürdün beni.

 

Nârınla yandırdın beni.

 

Yarınla kandırdın beni.

 

Ah dünya, ağlatan dünya.

 

Yürekler dağlatan dünya.

 

 

 

Malın-mülkün yere batsın.

 

Yatın-köşkün yere batsın.

 

Cümle yükün yere batsın.

 

Ah dünya, ağlatan dünya.

 

Karalar bağlatan dünya.

 

 

 

Vefasızsın, yalansın sen.

 

Umudumu çalansın sen.

 

Beni benden alansın sen.

 

Ah dünya, ağlatan dünya.

 

Yürekler dağlatan dünya. 

 

 

 

Derdin-gamın bitmedi mi?

 

Yaktığın can yetmedi mi?

 

Sana gelen gitmedi mi?

 

Ah dünya, ağlatan dünya.

 

Karalar bağlatan dünya.

 

 

 

Üç günlüksün, bir fânisin.

 

Her bir ömrü bitirirsin,

 

Her sevincime mânisin

 

Ah dünya, ağlatan dünya.

 

Yürekler dağlatan dünya.

 

 

 

     Şamil Ümit

 

 

 

 

DUYGU DAMLASI

 

 

Bir gün Cağaloğlu’ndan servise bindik akşam eve dönmek üzere hareket edeceğiz... Hemen ön koltukta da rahmetli Ramazan Mercan Ağabey oturuyordu. Beni görünce hâl hatır sormak babında döndü dedi ki: Siz okuryazar kimselersiniz. Vetire kelimesini duydun mu? Vetire, vetire... Duymamıştım. Biraz hafızamı yoklar gibi durup yüzüne bakarken o cevabıyla birlikte meramını da anlattı: “Şimdi süreç diyorlar...”

 

Ah Ramazan Abi, ne o günü ne o kelimeyi hiç unutamam... Vetire kelimesine baktım da sözlük anlamına... Kubbealtı Lügatinde 1. Yol, dar yol. 2. Üslûp, tarz. 3. Süreç 4. Burun deliklerini ayıran zar, gibi anlamları var... Onlar ne kültürlü ne donanımlı insanlardı... Mekânları cennet olsun... [Ahmet Haşmet]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.