Dinleme kültürü zayıf kişiler durmadan lafınızı böler. Sizin söylediklerinizden çok kendi söyleyecekleri önemlidir. Kendilerini her zaman zeki ve kültürlü görürler. Kendilerinin bu yapıda olduğunu anlayamazlar. Çevresindeki dostlarının uyarıları da pek fazla işe yaramaz. Uzun bir uğraşı ve sabır bu işi halledebilir.
Karşılaştırma yapmak: Bazı insanlar siz bir konu üzerinde konuşurken hemen araya girer kendi deneyimlerini veya çevresindeki kişilerle ilgili konuşurlar. Sizin anlattıklarınız ile kendi yaşantısı ve çevresi hakkında bağlantı kurmaya çalışırlar. Dinlemeyi sevmezler.
Söz kesenler: Konuşmanız esnasında sözünüz o kadar kesilir ki, anlatacaklarınıza bir türlü konsantre olamazsınız. Sizin anlattıklarınız onlara göre eksiz, yanlış ve gereksizdir. Bir onlar bilirler.
Şikâyetçi dinleyiciler: Siz ne kadar çaba sarf etseniz de şikâyetleri hiç bitmez. Çünkü onlar olumsuzluğa odaklanmışlardır. Her şeye bir bahane bulacaklardır.
Görünüşte dinleyici: En yaygın karşılaşılan türlerinden biridir. Bir kişinin dinliyor görünmesine karşın aslında dinlemediği duygu ve düşüncelerinin başka bir yerde olduğu bir dinlemedir.
Seçici dinleme: Konuşanın söylediklerinden yalnızca kendi ilgilendiklerini dinleme durumudur.
Olumsuz dinleyicilerin genel özellikleri: Konuyu sıkıcı olarak nitelemek. Düşünce hızını boşa harcamak. Yapmacık dikkat. Hayal kurma. Farklı uyarıcılarla ilgilenmek vb. Olumlu dinleyiciler ise konuşmada eleştirilecek şeyler değil, geçerli düşünceler arar. Duygularıyla değil, aklıyla dinler. Dikkatini konuşmacıya verir. Konuşmacının üzerinde durduğu noktaları anlamaya çalışır. Bildiği konular ve paylaştığı duygular olsa dahi ilgiyle dinlemeyi sürdürür. Konuşmacının bakış açısını anlamaya çalışır.
Nurettin Bozan- Eskişehir
ŞİİR
Ey hemşehri-vatandaş, yaklaş iman bendine;
Önce bir özüne bak, nazar eyle kendine;
Sen kime tâbi isen, onun kulu olursun (*);
Davul ve tokmak malûm, vurur dengi dengine!..
Ehl-i sünnet yolundan, bağlanmak var Allah’a;
Resul’e ümmet olmak, kavuşturur felâha;
Nefsine tâbi olan, düşer birçok günaha!..
Sen kime tâbi isen, onun kulu olursun (*);
Ya nûr ya cahîm yolu, aradığın bulursun!..
Sevdiğin/bağlandığın, hangi yolun yolcusu?
Hakk’ın hizmetkârı mı, yoksa nefsin pulcusu,
Nâr kapısı önünde, gel... gel... diyen kolcusu!..
Sen kime tâbi isen, onun kulu olursun (*);
Ya nûr ya cahîm yolu, aradığın bulursun!..
Sevdiğin/bağlandığın, nere gider iyi bak;
Hayır veya şer ehli, tercihine müstahak;
Cennet yahut cehennem, asla dolmuyor nâha...
Sen kime tâbi isen, onun kulu olursun (*);
Ya nûr ya cahîm yolu, aradığın bulursun!..
Kayıkç’Ali diyor ki, büyük sözleri haktır…
Onlar emin konuşur, demişse olacaktır...
Kişi kimi sevmişse, o gün kavuşacaktır...
Sen kime tâbi isen, onun kulu olursun (*);
Ya nûr ya cahîm yolu, aradığın bulursun!..
(*): Seyyid Abdullah-ı Dehlevî (Pencab/Hindistan: 1743-Delhi: 1824), (Gönül Sultanları/6-Türkiye Gazetesi Yay. İst. 2025, sy. 31)
Ali Kayıkçı
Aynı şekilde mi yaşardık?
Din, insanlara ideal hayat tarzını gösteren bir müessesedir. Asil bir hayat sürmek için İslam dinine uymak gerekir. Allahü teâlâ o kadar merhametli ki insanlara böyle bir lütufta bulunmuştur. Peki bizler bu dini azaptan korktuğumuz veya cennet nimetlerini elde etmek için mi yapmaya, dindar bir hayat sürmeye çalışıyoruz? Yoksa böyle yaşamak daha güzel olduğu için mi? Hangisi? İkisi de mi? Mesela Allahü teâlâ azap veya mükâfat vadetmeksizin namaz kılmamızı emretseydi bunu yapar mıydık? Herhâlde Hak âşıkları seve seve yine bunu yaparlardı. Zaten ideal olan insanın bunları isteyerek yapmasıdır. İsteyerek yapar çünkü iyilikleri beğenir; kötülüklerden de imtina eder, sakınır. Sırf bu ahlakı, onu dine uymaya sevk eder. Karşılığında bir şey almayı düşünmez. Belki de var olmak en büyük nimet. Sadece bu nimetin karşılığı olarak Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yapmak son derece makuldür.
Özcan Emir
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...