Eleştiride en önemli nokta

A -
A +

Eleştiri kelimesinin kullanımı önceden tenkit şeklinde idi. Tenkit, karşı tarafın söz hâl ve davranışından birini veya birkaçını beğenmemektir. Hatanın ve eksikliğin kabul ettirilmesidir. Karşı tarafa gösterilen tepkidir. Ne yazık ki bu ikili ilişkileri sekteye uğratır. Kırgınlık, dargınlık hatta nefrete kadar gidebilen sonuçlar çıkarabilir.

 

Bunun için eleştirinin yeri ve zamanı çok önem taşır. İlk önce şunu bilmeliyiz ki hiç ama hiç kimse eleştirilmek istemez. Gönül kırıcıdır. Onarılması da zor olabilir. Eleştiri topluluk içinde iken yapılmamalı. Şahsın küçük düşmesine, rencide olmasına neden olur. Eleştirinin tek konusu olmalı. Birden fazla eleştiri konusu gündeme getirilirse hem konu dağılır hem de karşı tarafın kendisini savunma yapmasına sevk eder. Eleştiri olacak ise görülen bir hata vakit kaybetmeden mümkünse hemen yapılmalıdır. Ayrıca araya kesinlikle bir aracı koymamalıdır. Direk şahsın kendisine söylenmelidir. Eleştiri yapılacaksa kendini de katarak herkesin hata yapabileceği ön bilgisiyle başlayıp uygun ses tonu ve nezaket kuralları içerisinde yapılmalıdır.

 

Eleştiride belki de dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şudur ki eleştiri kesinlikle kişinin şahsiyetine kişiliğine yönelik yapılmamalıdır. “Sen yaramaz adamın tekisin” “çok inatçısın” gibi sözler kişinin kişiliğini hedef alır. Kimse bunu kabul edemez. O hâlde nasıl söylenmeli?

 

Örnek olarak “İnatçı tutum sergilemen şart mı?”, “Senin böyle yanlış davranış içinde olacağın hiç aklıma gelmezdi” vb. Eleştiri böyle olursa kişi davranışın hoş olmadığını fark ederek davranış biçimini değiştirmesi gerektiğini düşünecektir. Eleştirinin olumlu yönü olmalı ve ifade edilmelidir. Böyle tenkit iki tarafı da üzmez. Hayat normal akışı içinde huzurlu ve mutlu bir şekilde devam eder. İletişim yasalarından olan eleştiri kişiliğe değil davranışa olmalıdır.

 

     Nurettin Bozan-Eskişehir

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Sonbahar

 

 

 

Sarı yapraklar, deli rüzgârlar ve ayrılıklar göçler

 

Ümitlerim ve sevdalarım gözlerde yaş.

 

Gönüllerde depremlerle sonbahar geldi.

 

Melankoli ile ruhumu esir aldı geceler gibi

 

Her güzellik göç etti bilinmez kalan ben.

 

 

 

Hasret, özlem, karanlık, dört duvar ve bir balık

 

Tekerlekli sandalyemde acılarım içerken.

 

Ufku izliyorum gidenleri bekliyorum karanlığımda,

 

Çaresiz, bitap, deprem geçirmiş şehir misali yıkık

 

Sonbahar geldi, tsunami gibi beni vurdu geçti. 

 

     Lütfü Yarar

 

 

 

 

 

          Bahane

 

 

 

Fuzuli demiş ki ne var âlemde,

 

Aşk imiş sevgiymiş muhabbet imiş

 

İlmi bile sorgulamış şiirde,

 

Demiş dedi kodu, kıyl ü kal imiş...

 

 

 

Demek ki ilim de bir yere kadar,

 

Ondan da ötesi dosta muhabbet,

 

Gönül muhabbetten başka ne arar?

 

Ihlamur, çay, kahve bahane imiş...

 

 

 

     İsmail Sert-TGRT FM

 

 

 

MERAKLI BİLGİLER

 

 

Ülkemizde ekmek şekilleri çevreye ve zevke göre değişmektedir. Başlıcası şunlardır:

 

Somun: Çoğunlukla fırınlarda yapılan dar uzun biçimli olandır. Francala: Hiç kepeksiz, düşük randımanlı undan yapılır. Pide: Ramazanda yapılır. Güney Anadolu’da günlük ekmek olarak satılır. Pidenin besin değeri çoktur. Tayın: Askerler için özel yapılır. Somundan biraz küçüktür. Randımanlı undan yapılır. Kepek ve vitamin bakımından besleyicilik özelliği vardır. Yufka ekmeği: Yufka hamuru oklava ile açılır. Sac üzerinde pişirilir. Raflara dizilerek saklanır, yenileceği zaman üstüne biraz su serpilince yumuşar ve kırıntı olmaz. Peksimet (Galeta): Dayanıklı ekmek çeşididir. İçine çok az su katılarak yapıldığı için kuru ve sert olur.

 

Çok dayanıklıdır. Küçük ve büyük boyda yapılır. Savaş sırasında askere verilir. Vücudun soğuğa karşı korunmasında, kuvvet verir. Peksimeti avcılar da çok kullanır.

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.