Ana dilimiz Türkçe, her gün büyük bir hızla bozulmaya, yıpranmaya devam ediyor. Dilin asli yapısını bozmak, yeni kelime uydurmak çok tehlikelidir. Dünyada, Türkiye’den başka dili tahrip edilen bir millet yoktur.
Son zamanlarda öyle bir kelime peyda oldu ki; artık, gazeteci, sunucu, siyasetçi, akademisyen… hemen herkes konuşma ve yazmada, hem de birkaç defa “gerçekleşmek” kelimesini muhtelif şekillerde kullanıyor.
Aslında “gerçek” uydurma bir kelimedir. Ecdadımız bu kelimeyi kullanmadı. Aslı “hakikat”tir. Yavuz Bülent Bey diyor ki; “Gerçek yeni çıktı. Hakikat kelimesi yerine gerçek kelimesini kullanılırsak ne kaybederiz? Ne mi kaybederiz? Hakikati, hakikati!... Hem de “hakikatli yâr”, “hakikatli dost” ile birlikte…”
Şimdi bu “gerçek” kelimesinin nerelerde ne şekilde kullanıldığına medyadan birkaç misal verip doğrusunu da parantez içinde gösterelim:
Bu yıl da turistik Doğu Ekspresi Kars’a seferler “gerçekleştirecek”. (seferler yapacak)
Öğretmenlerin tayin kuraları “gerçekleştirildi”. (kuraları çekildi)
Aşırı sis yüzünden pek çok uçak seferi “gerçekleştirilemedi”. (iptal edildi)
Patlama, dört katlı binada “gerçekleşti”. (meydana geldi)
Kongreye rekor seviyede katılım “gerçekleşti”. (iştirak oldu)
Belediye, konser ödemelerini “gerçekleştirmedi”. (yapmadı)
Cenaze namazı “gerçekleştikten” sonra aile mezarlığına defnedildi. (kılındıktan sonra)
Astronotlar şubat ayı sonuna kadar dönüşlerini “gerçekleştiremeyecekler”. (geri dönemeyecekler)
Beklenen kar yağışı henüz “gerçekleşmedi”. (henüz yağmadı)
Şiddetli fırtınadan dolayı uçak piste iniş “gerçekleştiremedi”. (inemedi)
Kısaca, inemedi demek varken okunuşu da yazılışı da zor olan “gerçekleşemedi” demeye ne lüzum var? Beka meselesi olan dilimizi gençliğimize kim doğru öğretecek!..
Numan Aydoğan Ünal
ŞİİR
Bir evde onlarca insan
Bir arada durdu dostlar
Bolluk bereket içinde
Kurulurdu hep sofralar
Gün oldu pişti lahana
Günü geldi mısır ekmek
Soba üstünde kaynayan
Mis kokulu yemek demek
Eski günleri ararım
Hani dedem atalarım
Şimdi evlerde yalnızım
Bir ses duysam bakınırım
Gözlerim hafiften yaşlı
Hasretim vardır efkârlı
Bu haneden göçenlere
Eksik etmem duaları
Sinan Korkmaz- Düzce
MAHSUP: Hesaplanmış, hesaba geçirilmiş, hesaba dâhil edilmiş.
MAHPUS: 1. Bir yere kapatılmış, hapsedilmiş. 2. İşlediği bir suçtan dolayı mahkemede hüküm giyip cezasını çekmek üzere hapse atılan kimse.
TANZİMAT: 1. Düzenlemeler, tanzim etmeler. 2. Osmanlı Devleti’nde 1839 yılında Gülhane Hattı Hümayununun ilanı ile başlayan yönetimi ıslah hareketi.
TAZMİNAT: Zarar ve ziyanı karşılamak üzere ödenen para.
MUHÂREBE: 1. İki devlet veya devletler arasında yapılan savaş, harp. 2. Bir savaş boyunca farklı yer ve zamanlarda yapılan çarpışmalardan her biri, çarpışma, müsademe.
MUHÂBERE: Haberleşme, yazışma, mektuplaşma.
TEŞHİS: 1. Kim veya ne olduğunu anlama, tanıma. Araştırarak bir hastalığın ne olduğunu belirleme, adını koyma, tanı.
TEDHİŞ: Dehşet verme, korku verme, ürkütme, yıldırma, terör.
TAVSİF: Vasıflarını, niteliklerini sayma.
TASVİR: 1. Bir şeyi resim gibi göz önüne gelecek şekilde ayrıntıları ile anlatma. 2. Resmini yapma, resmi yapılma. [Kaynak: https://lugatim.com/]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...