Bu devirde dayanıklı ve ekonomik güç mükemmel birer silahtır. Bu silahları bilhassa patavatsız insanlar tartışma sırasında bol bol kullanıyor. Sıra dışı şartlar sıra dışı silahları gerektirir. Ayrıca bu silahları kullanma cesaret ve kararlılığı ister. Güçlü olmak, en kolay, en masrafsız, zayiatsız zafer kazanma yöntemidir, başta lider varsa...
Bir lideri düşünelim, bazı yeteneklerinin de yardımıyla yükseliş basamaklarını tamamlamış, halkın emaneti makamı hizmet edilecek bir düzenleme yaparak gerek doğal afetlere gerek dış tehlikelere karşı ülkeyi güçlendirmiştir.
Bizim kendisini savunmamıza ihtiyacı olmadığı hâlde yazıyorum. Bu lidere millet olarak minnet duyulması ve ödüllendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Akıl da mantık da bu yönde. Maalesef bu lidere ödülümüz yoktur. Olmadığı gibi maksatlı ve yeteneksiz kimselerden biri kazanırsa her kazanım hızla bozulacaktır. Çünkü bu makam eskisi gibi sembolik değil. Bilhassa da hatır gönül alma yeri olmamalıdır. Kendisini eleştiren şahıs ve makamlara karşı kendini savunmalıdır, savunuyor da. Ancak ben insaf sahiplerine tarihî bir anekdot anlatacağım:
Tarık bin Ziyad siyasi bir miras veya referansı olmayan azadlı bir köle iken Endülüs’ün fethi için hazırlanan ordunun başkomutanlığına getirilmişti. Çünkü onda yeterli tarihî kültür yanında hitabet ve ikna gücü, cesaret, ani şartlara karşı ani karar alabilme yeteneği vardı. Aynı zamanda merhametli biriydi. Allah merhamet duygusunu kullarından dilediğine ihsan eder hadis-i şerifi onda tezahür etmişti. Nitekim çıkarma alanına varıldığında askeri karaya çıkarıp geldikleri gemileri yaktırmıştı. Askere hitabının bir bölümünde, “bize ancak doğruluk ve sabır yakışır. Hedefimiz ölüm değil, sıkıntılara, tehlikelere katlanmadan rahata kavuşulamaz" deyip hücum emrini verir.
Yarım bırakılan her şey hızla tersine döndüğü gibi lüzumsuz tartışmalar da hep kaybettirir...
Mustafa Ali Mahdum
ŞİİR
Zor gelir ayrılık, zor geçer yıllar
Üstümüzde toprak, üstünde karlar
Martılar pervane, bülbüller ağlar.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Bir sabah uyandım, yoksun dediler.
Konu komşu ahbap, cümle geldiler.
İnleyen gönlüme, öğüt verdiler.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Güneşte üşüdüm, karlarda yandım.
Bir lahza durmadan, adını andım.
Akşamlar olunca gelirsin sandım.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Gurupta aydınlık, kaybolup gitti.
Sen yokken içimden, umudum bitti.
Söyleme, sensizlik canıma yetti.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Işıklar sönünce, uyurum sanma.
Tatlı rüyalara dalarım sanma.
Alışır, unutur, anlarım sanma.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Kaç bahar, kaç mevsim geçti bilmedim.
İlk günkü gibiyim, inan gülmedim.
Bahçenden kimseye, güller dermedim.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Acizim, sensizken, anladım bunu.
Hayatın elbette vardır bir sonu.
Ayrılık değil ki, aşkımız konu.
Sensizlik ne zormuş, gözümde yaşlar.
Aciz-Abdurrahman Gök
MÜCBİR: Zorlayan, zorlayıcı, icbar edici. Mücbir sebep: Hukukta önceden düşünülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan, borçlunun iradesi dışındaki beklenmedik olay.
TARASSUT: Gözetleme, gözleme.
EBLEH: Aklı kıt, ahmak, alık, bön (kimse).
ZİNHAR: Sakın, aman, asla.
TAHKİK: 1. Bir şeyin ne olduğunu, doğru olup olmadığını anlamak için yapılan araştırma, soruşturma. 2. Bir şeyin doğru olduğunu ortaya çıkarma, hakikatini anlayıp bilme 3. Edisyon kritik.
TAHKİM: 1. Kuvvetlendirme, sağlamlaştırma. 2. (hukuk) Herhangi bir ihtilâfın hallini hakeme havale etme.
KEDER-DÎDE: Keder: Gönül üzüntüsü, iç darlığı, gam, tasa. -Dîde: Sonuna geldiği kelimelere “görmüş” anlamı katarak Farsça usulüyle birleşik sıfatlar yapar. Keder-dîde: Kederli-Keder görmüş.
BEHRE: 1. Pay, hisse. 2. Kısmet, nasip.
NEBZE: Az şey, az. Akıldan bir nebze behresi olan: Akıldan birazcık nasibi olan.
[Kaynak: https://lugatim.com]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...