Bütün televizyon kanalları, reklamlar, sokaktaki reklam afişleri insana haz alma duygusunu fısıldıyor. Çikolata reklamlarında o gıdayı tüketmenin insanı hazza ulaştıracağı mesajı veriliyor. Çünkü sektör insana tükettikçe mutlu olacağını, harcadıkça alacağı haz ile hayatını renklendireceği mesajını veriyor... Hâlbuki tüketmek insanda bitmek bilmeyen bir istek. Çünkü insan zaten bilinçsizce göz göre göre ömrünü "tüketiyor"...
Biz en büyük tüketicileriz. Vaktimizi, dakikalarımızı her an tüketiyoruz. Tükettiğimiz her dakikayı ise maddi şeylerle doldurarak mutlu olacağımızı sanıyoruz. Hâlbuki mutluluk çok basit şeylerde. Hatırlatmak isterim, çünkü çoğumuz detaylarda boğulduğumuz için "mutlu olmayı unuttuk", "mutlu olma hissi bize unutturuldu."
*Size günaydın diye tebessüm eden bir insana tebessüm ile karşılık vererek.
*Sokaktaki bir kedinin başını okşamak.
*Evdeki yavrunuzun gözünün içine bakıp "seni seviyorum" demek.
*Eşinizin hazırladığı yemek için "eline sağlık, gün boyu yoruldun, hakkını helal et" demek.
*İşten gelen eşinize tebessüm ile kapıyı açıp hoş geldin demek.
*Karşınızdakine "sen haklısın" diyebilmek.
*Uzun süredir aramadığınız bir arkadaşınızı arayıp muhabbet etmek.
*Çok sevdiğiniz kitabın eski basımı ile sahafta göz göze gelmek.
*Gökyüzünde usulca ve ahenkle süzülen kuşları seyretmek.
*Sevdiğiniz kitabın son sayfasını okuyup, kapağını kapattığınızda içinize dolan o his.
*Ağaçların rüzgârla uyumu, nazenin sallanışını kaygısızca seyretmek...
Bunların çoğunu yapmak için bir ücret ödemezsiniz. Ama inanın ücret verip tükettiğiniz, size haz vereceğini dikta eden o yalancı reklamlardan kat kat mutlu olursunuz. Çünkü haz anlık bir duygu durumudur. Mutluluk ise kalıcıdır ve onun ücret ile satın alınması diye bir durum yoktur. Mutluluk maddi şeylerle ölçülmez, hiçbir madde insana mutluluk vermez.
Âmine Kübra Salar
ŞİİR
Bize düşen
Derdi veren Allah, verir dermanı
Bize düşen sabır, sebat etmektir
Ararsak çareyi keser tufanı,
Bize düşen ruhu, abat etmektir.
Korkmamalı derdin adından gayrı,
Allah verir elbet şerri ve hayrı
Elbette herkesin dertleri ayrı
Dileğini Haktan murat etmektir
Ölümden gayrısın, şifası gizli
Arayana erişir Rabbinin fazlı
Derde düşen elbet oluyor nazlı
Bize düşen tedavide sebat etmektir.
Önce Hakk’a dayan yapış sebebe,
Derman için önce koş git tabibe,
Allah demedi mi bunu Habibe
Bize düşen Hakka itaat etmektir.
Batan bir dikenin ecri hesapta,
Çıkacaktır karşına ta Arasat’ta
Hakka şükretmeli kul her fırsatta
Bize düşen elbet sükût etmektir.
Canı veren odur, alacak da o
Derdi veren o dur savacak da o
İnsanoğlu göçer kalacak da o
Kula düşen Hakka taat etmektir
Ramazan Günhan
DUYGU DAMLASI
GEREK YOK: Sizin en yakınınıza sizin hakkınızda başarıyla ilgili güzel sözler söyleniyor. Gurur duymanız gerekmez mi? Gerekir... Hatta arayıp tebrik etmeniz gerekmez mi? “Seni anlattılar; sevindim. Memnun oldum” demek gerekmez mi? Ama siz ne yapıyorsunuz? Hiç... Duymazdan geliyorsunuz, aramak ne kelime belki konuyu kapatmaya çalışıyorsunuz. Oysa aynı yakınınıza aynı kimse sizin hakkınızda olumsuz sözler söylese ve sizden dert yansa, hemen arayıp “sen neler yapmışsın ya? Ayıp etmişsin. Senin yüzünden yüzüm yer oldu” filan der ve bunu üşenmeden arayıp söylerler... Peki bu yapılan nedir biliyor musunuz? Takdir edilmesi gereken yerde takdir etmeyip kıskançlık duygusunun esiri olmak, eleştiri yapanlarla bir olup yangına körükle gitmek ise içinde bulunan iflah olmaz çekememezlik duygusuyla egosunu rahatlatmak. Bu ölçüye göre kimseye sormanıza gerek yok herkes duygularına bakarak kendini tarif edebilir.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...