Hayaller ve gerçekler

A -
A +

Kişi yeteneği üzerinde yoğunlaşıp odaklandığında, daima en iyi olur. Eğer yeteneğine hor bakıp ondan uzaklaşırsa, alelade olmaktan öte herkese sıkıntı verir.

 

İşte bu yüzden niceleri yeteneğine uygun işler yapmadığı için hoşnutsuz bir toplum oluşmasına sebep oluyor. Kişi ne yaparsa yapsın en iyi olamaz. Asla bir doyum hissedemez. İşte bu yüzden çokları istemediği yerde. Kısacası olması gereken yerde değil.

 

Aslında insanları yanıltan olumlu düşünce tekniği. Umuyor ki: "İleride belki işimi sevebilirim..." Bu tekniğe kapılanlar, kişiliklerinin olumsuz yönlerini bastırmak, perdelemek istemekteler. Hâlbuki insan hangi ruh hâlinde ise onu yansıtmasından daha doğal ne olabilir ki? İnsan kendisi olmak zorundadır. İşte o zaman hayatı gerilimsiz ve uyum içinde olacaktır. Aynı zamanda derin bir anlayış kazanacaktır.

 

Bir makam için körü körüne beklentiye girmek de bilinçsizlikten başka bir şey değil. Adam tutuyor başındaki saça, gençliğine güveniyor. Kendisiyle ilgili gelecek hayali kurarken çevresinde bu tutum ve davranışı ile gerginliğe sebep oluyor. Böyle kimselerin hem bulundukları makama hem de ülkeye zarar verdikleri bir gerçek. Dünyanın gidişatı belli. "Kişisel çıkarlarım bunu gerektiriyor" diyorsa, hepimiz aynı gemideyiz. Tüm arzular bir hayaldir. Kimi insanlar, düşünü bile kuramayacakları makamları arzuluyor.

 

Hayatında hiç çile çekmemiş insanlarda vefa yoktur. Liderlik "yön" ile karıştırılıyor. Yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış, diplerden çıkış yolunu kendisi bulmuş, romantik ve çile çekmiş insanlar lazım... Bu kişiler hayata karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direnç, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, ilimle ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludur. Böyle insanlar ortaya çıkmaz, oluşur. Onlar hayatlarındaki kalıcı değerlerin kıymetini bilir. Aynı zamanda hizmet yolunda ilgi, enerji ve kendini veriş içindedir.

 

     Mustafa Ali Mahdum

 

 

ŞİİR

 

 

     Enver Ağabeyimiz

 

Gönlüm bayram ederdi yanınıza gelirken,

 

“Sen benim kızımsın” diye hitap ederken,

 

Doyamazdım asla sizinle sohbete,

 

Şimdi ise gönlüm buruk, mahsun…

 

Sizsiz bu dünyada,

 

Ben bir garip mecnun…

 

 

 

Asla doyamadım o samimi sevginize,

 

Yanınıza varmış olsam bir hüzünle,

 

"Her külfette bir ülfet var" derdim,

 

Üzüntüm dağılır, çiçekler açardı yüzümde.

 

 

 

Sevin, sevilin, sevindirin düsturuyla yaşayan,

 

Yediden yetmişe herkesin gönlünde taht kuran,

 

Yüreğiniz ise koca bir umman,

 

Hep mutlu ayrılırdı yanınıza varan...

 

 

 

Gündüzleri gülüp, geceleri ağlayan,

 

Kendi acısıyla hemhâl olmuş bir "sultan"

 

Kendi yaralarını kendisi saran,

 

Dünyada kaç kişi var?

 

Sizin gibi müstesna insan...

 

 

 

Dünya malına asla kıymet vermeyen,

 

Bir eliyle alıp, diğeriyle veren,

 

Gariplerin sığınağı, darda kalanların durağı,

 

Hiçbir kimseyi asla boş çevirmeyen…

 

 

 

Bu dünya gurbet oldu bizlere,

 

Vuslata sefer eyler sevenler.

 

Asude bir limandan mutlulukla binerler,

 

Hiç ayrılık olmayan yerde buluşuyor erenler,

 

Size teslim olanlar iki cihanda da elbette gülerler.

 

     Müberra Önder-Kahramanmaraş

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST

(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Çilesiz hiçbir hizmet olmaz. Bir dâvâ ne kadar çileli ve sıkıntılı olursa, o kadar uzun ömürlü olur. İslamiyet’in başlangıcında çekilen sıkıntılar belli… Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselâm) buyuruyor ki: (Gelmiş veya gelecek bütün insanların çektiği çileden ben daha çoğunu çektim.) İnsanlara bir şey vermek, bir kültür vermek, bir inanç vermek, hizmet vermek, dünyada en zor iştir.”

 

 

 

Yetenekli Kalemlerde önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.