Kim değişti, zaman mı biz mi?

A -
A +

Etrafımızdan çok duyarız “artık zaman değişti” sözünü. Oysa zaman aynı zaman yine her zamanki gibi güneş doğuyor. Saatler aynı şekilde geçiyor. Yıllar yine birbirini kovalıyor. Dolayısıyla değişen insanlar yani zaman değil. Son 20 yılda yani ‘milenyum dönemi’ dediğimiz bu yüzyılda değişen sosyolojiyi de görmeliyiz. Sosyolojinin değişmesindeki en büyük etken hiç şüphesiz teknolojinin gelişmesi. Bundan 20 yıl önce sadece üst sınıf insanlarda bulunan bilgisayar ve internet günümüzde cebimize kadar girdi. Sosyolojiyi en çok etkileyen etkenlerden biri de insanların “el âlem ne der?” takıntısı. Bu takıntı her ne kadar onlar yapıyor biz de yapalım düşüncesine evrilse de. Yine de sanki bir kanun ya da dinin emri gibi yapılan. Âdeta bir âdete, kültüre dönüşen uygulamalar görüyoruz. Bütün bunları saymaya kalksak satırlar yetmez...

 

Günümüz sosyolojisini etkileyen bir diğer etken ise anne, babaların “ben yaşadım çocuğum yaşamasın” düşüncesi. Bu düşünce her ne kadar görünüşte masum gibi görünse de aslında popüler kültüre hizmet eden büyük bir tuzak. Mesela eskiden annelerimiz, babalarımız kurulu düzenin içine evlenirmiş. Şimdi ise insanlara sıfırdan yuva kurduruluyor. Yeni ev, yeni eşyalar ve tabii ki boğazına kadar borca girmiş damat ve ailesi. Oysa eskiden geniş aileler varmış. Gelinler ve kaynanalar bir arada yaşarmış. Şimdi diyeceksiniz ki bana: “Kardeşim şehir hayatında bu apartmanlarda, sitelerde böyle bir şey mümkün mü?” İşte sosyolojiyi etkileyen bir püf noktası daha. Gelişen şehir hayatı insanları ister istemez çekirdek aile olmaya itiyor. Buna ek olarak telefon ve bilgisayarlar kullanılınca. Artık o çekirdek aile bile akşam yemeği dışında birbirini görmüyor. Yani her geçen gitgide yalnızlaşıyoruz. Bu yalnızlığın çözümü biraz olsun eskiye dönmek. Hep beraber ailece televizyonda film izlemek bile çözüm olabilir mesela. Bunun gibi bizi bir araya getiren çözümler getirmeliyiz. Farklı hobiler gerçekleştirip stres atmalıyız.

 

     Abdullah Karakoç

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

          Veraset

 

 

Ey divane gönül, sanadır sözüm,

 

Bir söze ikiyi buldurmayasın,

 

Yiyeceğin, bağda bir salkım üzüm,

 

Bağcıyı kendine güldürmeyesin.

 

 

 

İstişare eyle ehl-i hâl ile,

 

Azığını paylaş gönlü bol ile,

 

Selden kazandığın gider yel ile,

 

Cebini ateşle doldurmayasın.

 

 

 

Adil ol kararın sert olsa taştan,

 

Çetrefilli yola girme en baştan,

 

Daneyi sorarlar gökteki kuştan,

 

Kurdu çakallara boğdurmayasın.

 

       

 

Yol çetindir lâkin, yürü sabırla,

 

Aşılmaz bu dağlar, gurur kibirle,

 

Yaradan seslendi sadık muhbirle,

 

Dilini harama değdirmeyesin.

 

 

 

Gıyabî topraktır nihayetimiz,

 

Olsa da Karun'a eş servetimiz,

 

Kopacak şüphesiz kıyametimiz,

 

Ardından vârisi sövdürmeyesin.

 

 

 

     Mustafa Özkahraman

 

 

 

 

ESKİMEZ KELİMELER

 

 

TAGŞİŞ: 1. Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma; katıştırma 2. Saflığını bozma.

 

ZİYADE: 1. Çok, daha çok 2. Fazla. Ziyade olsun: Yenen veya yenecek olan yemeğin fazla ve bereketli olmasını dileyen bir hayır temennisi sözü.

 

TAHKİM: 1. Sağlamlaştırma. 2. Hukukta, anlaşmazlıkların hakem yoluyla çözülmesi yöntemi.

 

NİFAK: Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk:

 

SAİK: 1. Sevk eden, gönderen, götüren. Sebep TDK’ya göre felsefede: Güdü.

 

İLTİSAK: 1. isim Bağlantılı olma. 2. isim Birbirine yapışma, birbirine bitişme. 3. isim Zararlı yapılarla kurulan örgütsel ilişki veya bağlantı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.