Şimdi bakıyorum da bencil, kendinden başka hiçbir varlığa faydası, acıması olmayan, sanki duyguları alınmış, değerleri kaybolmuş robotlaşmış insanlar var her yerde.
Teknoloji çağında elinde telefon, tablet ile sanal bir dünyada yaşayan, robotlaşmış insanlar… Elindeki çöpü yere atan, aç olan bir yavruya yemek vermeyen; hasta olan komşusuna bir tas çorba ikram edemeyen, yetim bir çocuğun soğuktan donmuş ayaklarına bir ayakkabı bile almayan, imkânları belki çok ama kalbi yok olmuş nice insan.
Acıyı da varlığı da paylaşmayı bilmeyen, “ben güzel yaşayayım, ben gezeyim, ben mutlu olayım hep ben, hep ben” diyen insanlar... Bakıyorlar ama kalpleri ile yaşanılanları görmüyorlar.
İhtiyacı olan insan ya da hayvana hep başkaları yardım etsin, zaten yardım eder diyorlar, derken o başkaları kendileri asla olmuyorlar. Vicdanlarını böyle rahatlatıyorlar.
Binlerce çocuk uçan kuştan korkuyor, kanadı yüzüne çarpar diye, bir miniciğin başını okşayamıyor ısırır diye, kediden kaçıyor tırmalar diye, güle bile dokunamıyorlar dikeni batar diye, çünkü bu saydığım şeyleri sevmeyi değil, onlara korkmayı öğretiyorlar.
Aslında hayvanlardan, bitkilerden korkmayı değil, tanımayı, sevmeyi, yardım etmeyi öğretmek gereklidir. İnsan sevdiği ve tanıdığı şeylerden korkmaz ki...
Asıl tehlike, teknolojiyi doğru kullanamamaktır. Ellerindeki cep telefonlardaki sanal dünyadan, yanlış arkadaşlıklardan, zararlı bilgilerden ve zalim insanlardan ne geleceğini göremiyorlar. Onlar çocuk olabilir ama ya aileleri? İşte asıl problem burada. Biricik, canlarından can evlatlarını gerçek hayattan uzak, hayal âleminde yaşamasına izin veriyorlar.
Bizler, mavi gezegenimiz bu dünyanın üzerindeki canlı ve cansız mahlukatın; bitkilerin, hayvanların, insanların sahibi değiliz ki… Sadece dünyanın minik bir parçasıyız. Hâl böyle iken onlara nasıl zarar verir, eziyet eder, öldürebilir, ferman verebiliriz?
Ayşegül Rumelioğlu
Olsan
Kalem olup seni daima yazsam,
Derya olup, her an gönlüne aksam,
Kırda topladığım papatyam olsan
Gül bahçemde gülüm olsan koklasam.
Bulutlardan yağan yağmurun olsam
İnce ince üzerine ben yağsam,
Rüzgâr olup sana doğru savrulsam
Yaprak yaprak olup seni sarsam.
Gecenin içinde sen ışığım olsan,
Gönlümü sen sevginle aydınlatsan
Bir de canıma sen can katsan
Sevdiğim ömrüme nefesim olsan
Abdülkadir Yılmaz
CEVİZ: Orta Asya’da cevize "beynin gıdası" derler. Niçin? Çünkü gümüş iyonundan başka beyne doğrudan iyi gelen fosfor, kalsiyum, potasyum ve demir açısından da zengin bir besin olması sebebiyle ceviz en başta zihin yorgunluğunu giderir. Çocukların zekâ gelişimine inanılmaz katkı sağlar. Ayrıca dişlerinin gelişmesine, kemiklerin güçlenmesine doğrudan etki eder.
Peki cevizin sadece beynimize mi faydası vardır? Cevizin faydası saymakla bitmez. Maddeler hâlinde özetlemeden önce genel olarak kolesterolün dengelenmesinden kalp damar sağlığına, cilt güzelliğinden şeker hastalığına; kanserden sinir sistemine kadar birçok alanda ceviz bizim vazgeçilmez yemişimizdir… Ceviz kalp damar sağlığına iyi gelir. Kolesterolü dengeler. Damarları temizler. Kolesterolü dengeler. Kan şekerini düzenler. Metabolizmayı kansere karşı güçlendirir. Kemikleri güçlendirir. E vitamini zengini olup sinir sistemini rahatlatır. Stresi alır, uykusuzluğa iyi gelir. Cildi gençleştirir güzelleştirir. Vücudun dinç kalmasını sağlar.
Yetenekli Kalemlerde önceki yazılar...