Düşünüyorum evi olmak tek çözüm mü? Öyle olsaydı niceleri evleri başına yıkıldığı için hayatları zindan olmadı mı Allah korusun?
Bazen düşünüyorum da kim daha evsiz bilmiyorum. Gecenin karanlığında motoruna atlayıp tartışmalardan köşe bucak kaçmaya çalışan ben mi? Yoksa dört duvar arasında gökyüzüne hasret yaşayanlar mı? Sahi kim daha evsiz?
Bir anda motorum beni yarı yoldan geriye döndürüyor. “Evine dön!” diyor. Beton yığınları olmayan evine, yeşil bir ağaç dalı gibi rüzgâra yani hayatın akışına bırak kendini! Zihnini değil, kalbini dinle bir kez olsun. Hava çok soğumuş, bir su kıyısında ağlamış, yapayalnız yani beyaz eski ve o çatlak duvarlarıyla karşımda duran yıkık dökük ev gibi buluyorum bıraktığım yerde onu. Yanına gitmeye cesaretim yok. Bir vakit uzaktan izliyorum. Biraz da akıntıya takılıyor gözlerim, suyun her şeyi alıp götürmesini hayranlıkla ve büyük bir hüzünle izliyorum. Artık yaşadığımız önemsiz tartışma değil konu. Evimizi nasıl inşa edeceğimiz…
Bizim elimizde sanki bu inşa süreci biraz da ve anlıyorum ki beton yığınları değil de bir kalbe tutunmak. Sanırım bu kurtaracak bizi, bu fâni dünya telaşından! Yalnızca gerçek evimizi bulmak, koruyacak sanırım bizi en çetin kasırgalardan!
Evi olanlar değil, evini bulanlar; ev alanlar değil, birine ev olanlar kurtuldu zannımca… Düşüncelerin arasında kaybolup giderken ve bir harikuladelik beklerken bir anda yanımda pişman bir çift göz beliriyor… İşte diyorum ardına bakmadan git. Yoksa yenileceksin bir çift göze tüm bu evlerin arasında, bilirsiniz gurur en acı katilidir en güzel duyguların! Her şeyi bırakıp koşa koşa motoruma gidecekken geri döndürüyor beni onun bir dön çağrısıyla kalbim! Evin seni çağırıyor bekletme… Evin seni çağırıyor şimdi asırlık ağaç olma vakti. Kim bilir belki de ebedî evine koşma vakti… Serin serviler arasında, bir rüzgâra teslim olma vakti.
Herkesin hakikatteki evini bulmasını dilerim.
Kübra Can
ŞİİR
Sen güzel, Gülizar da gül gölde nilüfer
Ben gamlı hazan geçmişini arayan
Gülünce gülleri kıskandıran sen
Özlemler ve hayallerle yaşayan ben
Rüyalarda senle yaşayan gariban
Gördüğünde "sarhoş" dili tutulan
Şiirlerin en güzel şahikası sen
Vuslat hayaliyle yaşayan divanen
Belki hiç bilmeyeceksin beni
Ben de şiirlerde severim sevgini
Gelmeyeceksin olsun
Mutluyum! Rüyalarım var ya
Lütfü Yarar
Kastamonu’nun örf ve âdetleri: Kastamonu çok eski çağlardan bu yana yerleşim merkezidir. On birinci asır başından itibaren Türklerin hâkimiyetinde bulunan Kastamonu’da Türk-İslâm kültürü hâkimdir. On birinci asır öncesi diğer kültürler tamamen unutulmuştur.
Mahallî yemekleri: Kastamonu’nun başta gelen meşhur yemeği “kiren” denilen tarhana çorbasıdır. Osmanlı sarayının senelik tarhana çorbası ile hoşaflık erik ihtiyacı Kastamonu’dan gönderilirdi. Tarhana yapımında nane, dereotu ve fesleğen de kullanılır. Sacda yapılan etli ekmek, pastırmalı ekmek, çekme helvası, gözleme, katmer, büryan kebabı, bardak kebabı, kuskus pilavı, meyveli lokumu başlıca yemek ve tatlılarıdır.
Allah "Celle celalühû" sizden biriniz bir iş yaptığında itkân ile (sağlam ve kaliteli) yapmanızı sever” Hadis-i Şerif'i bizlere Müslüman ahlakının nasıl olması gerektiğini öğretiyor.