Bir yıl daha geride kaldı... Zaman geçtikçe insan daha iyi anlıyor "zamanın kıymetini." Biliyor ki geçip giden ne varsa yerine bir daha gelmeyecek. Ne, zaman geri gelecek ne giden sevdikleri geri gelecek; ne de giden gençliği... Sonra aynaya bakacak. O tanıdık simanın yerine başka bir suret görecek... Bembeyaz saçları, kırışmaya başlayan çehresini görünce içine bir hüzün çökecek...
Nasıl geçti o yıllar? Nasıl da haberi olmadı. Takvimden usulca koptu yapraklar... Yelkovan durmadan haykırdı zamanın acımasızlığını. Ama işte insanoğlu fâniliğin çığlığını duymamak için kulaklarını gaflet pamuğu ile tıkadı. Şimdi aynaya bakarken düşündü bunları... Yıllar geçti, günler ayağının altından aktı gitti işte. Ellerine baktı. Bir sürü günah kiri, yediği çiğ etlerin kanları elindeydi işte... Gıybet değil miydi, kardeşinin etini çiğ çiğ yemek. İşte elleri bir cinayetin failiydi. En sevdiğini dişleriyle öldürmüştü. Onun itibarını, kimliğini arkasından attığı bıçaklarla bitirmişti.
Ne zalimdi insanoğlu... Kendi kusurunu günah yorganıyla örter, en yakınlarını günah çukuruna atardı. Hem de hiç vicdan azabı çekmeden. Üstünde birçok etiket varken onları görmez, en adi etiketi insanların üstüne yapıştırırdı. Hem de onlar hakkında hiçbir fikir sahibi olmadan. Dışına bakarak yargılardı. Sonra da utanmadan insanlardan kendine anlayış beklerdi... Kendinin yapamadığı "insanlığı" başkalarından bekleyenden daha ikiyüzlü kimdir?
Zaman demiştik di mi? Konu nereden nereye geldi... İşte zamanı gelince o kazdığın gıybet çukuruna kafa üstü kendin düşeceksin. İşte o zaman iş işten geçmiş olacak ve yelkovanla akrep birbirini kovalamayı bırakmış olacak. O yüzden sen zamanını iyi değerlendir, gıybet çukuruna yuvarlanma. Daima hakkı terennüm etsin dilin. Kalbin hakikatler ile meşgul olsun... Ve ellerin doğru kitabı tutsun... İşte o zaman, zamanın hakkını verenlerden olursun...
Amine Kübra Salar
ŞİİR
Yüce dağlar başı karlı dumanlı
Ruh hâlim hüzünlü gamlı efkârlı
Beni anlayacak dost arıyorum
Arıyorum heyhat bulamıyorum.
Beni anlayacak hâlim bilecek
Yüzünü asmayıp daim gülecek
Kahrımı çekecek dost arıyorum
Arıyorum heyhat bulamıyorum.
Benimle yolcu yola gidecek
Bağa gülistana güle gidecek
Nereye gidersem bile gidecek
Arıyorum heyhat bulamıyorum.
Karanlık dünyama ışık olacak
Ağzıma tat veren kaşık olacak
Beni candan sevip âşık olacak
Arıyorum heyhat bulamıyorum
Canımın içinde canım olacak
Damarımda gezen kanım olacak
Evimde bana sultanım olacak
Arıyorum heyhat bulamıyorum
Süleyman'ı efkarından kurtaran
Sevgisiyle sevdasıyla kuşatan
Mutluluğu doya doya yaşatan
Arıyorum heyhat bulamıyorum
Süleyman Usta-Espiye Giresun
ANTARKTİKA: Dünyanın beşinci büyük kıtası. Yüzölçümü 14.107.637 kilometrekaredir. Güney kutbu etrafında her tarafı karla kaplı, daima fırtınalı ve buz kütleleri ile çevrili bir kara parçasıdır. Antarktika, Ross ve Wendel deniz körfezleri ile Antarktika Yarımadası hariç ana hatlarıyla hemen hemen çember şeklindedir.
Güney kutbunda ilk araştırmalar 1772-1775 seneleri arasında Kaptan James Cook komutasında yapılmıştır. Daha sonra 1819’da William Smith güney Shetland adalarını keşfetti. Sonra N. Brown Palmer, Ozleans geçidini ve daha sonra yarımada olduğu anlaşılarak, Palmer adını alan kuzeybatı sahilini buldu. Antarktika dünyanın en soğuk bölgesidir. Sahil kenarları, iç kısımlara ve yükseklere göre daha sıcaktır.
1960 yılında 3962 metre yükseklikteki Vostok istasyonunda -88,3 derece okunarak dünya soğukluk rekoru tespit edilmiştir. En soğuk aylarda ortalama sıcaklık kıyıda -20°C ile -30°C, iç kesimde ise, -40°C ila -70°C arasında değişir. Yağışlar kar şeklindedir...
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...